Seyyid Gazi (Battal Gazi) Ocağı
Seyyid Gazi (Battal Gazi) Ocağı
Bu ocağın asıl merkezi bugünki eski Malatya’dadır. (Eski Malatya’nın yeni adı Battalgazi ilçesidir). Eskişehir Seyyid Gazi ilçesinde bulunan Battal Gazi’nin türbesidir.
Malatya alındıktan sonra Anadolu içlerine akınlar düzenleyen İslam orduları komutanlarından olduğu sanılan Hüseyi Gazi, Ankara’da bugün kendi adıyla anılan “Hüseyingazi” semtinde şehit düşmüştür. Onun oğlu Battal Gazi (Ki; bazı kaynaklara göre asıl adı Cafer, bazı kaynaklara göre de Abdullah’tır. Pehlivan anlamına gelen “Battal” ismi, ona sonradan verilmiş lakaptır.), babasından daha çok tanınmış, iyi kılıç kullanan, iyi ok atan, iyi ata binen iyi güçlü bir İslam savaşçısıolmuş.
Battal Gazi’nin doğum ve ölüm tarihleri tam olarak bilinmiyor. Bazı kaynaklar, Emeviler döneminde, 740 yılında İslam ordusuile Bizans ordusu, içanadolu bölgesinde, Afyon, Eskişehir arasında çok zorlu bir şavaşa tutuştular. İslam ordusu, üç koldan Bizans ordusu ile savaşmaktadır. İslam ordusunun bir kolunun başında Şibib oğlu Melik; bir kolunun başında Hişam oğlu Süleyman; bir kolunun başında da Battal Gazi bulunmaktadır. Battal Gazi bu savaşta Şehit düştü (740). Türbesi Eskişehir’in Seyyidgazi ilçesindsdir. Bize göre bu iddia doğru değildir. Nedenlerini aşağıda aktaracağız.
Seyyidgazi çivarında anlatılan bie evsaneye göre: “Düşmanlar onun çevresini sarmışlar. O var gücü ile savaşıyor. Orada yaralanıyor. Bie el uzanıp onu düşmanın arasında çekip alıyor. Bu el ona aşık olan bir Kıral Kızı’nın elidir. Onu bir mağaraya götürüyor. Battal Gazi, aldığı ağır yaraların sonucu orada şehit düşüyor. Ona sevdalı olan Kral Kızı’da kendi göksüne bir hancer saplıyarak intihar ediyor ve onun yanına yatıyor. Bizans komutanı onları bu haliyle mağarada görünce emir verip bu büyük İslam savaşçısını, tutsak İslam askerleri tarafından İslam geleneklerine göre defin ediyor. Kral Kızı’nı da onun yanına gömüyor”.
Bir başka evsaneye göre ise: “Anadolu Selçuklu Sultanı I.Alaaddin Keykubat’ın annesi Ümmühan Hatun, bir gün rüyasında Battal Gazi’yi görüyor. Battal Gazi ona rüyasında diyor ki: “Ey Hatun! Ben Resullah’ın torunuyum. Diyari Rumu aldım. Doksan yıl gazilik ettim, sonunda Mesihiye Kalesi’nde şehit oldum. Gel beni ziyaret et ve üzerime bir türbe yap”.
Ümmühan Hatun, bu rüyasını oğluna anlatıyor. Oğlu emir verip, ne gerekiyorsa develere yükletiyor, ustalarını da annesinin yanına katıp gönderiyor. Ümmühan Hatun gelip, sorup soruşturuyor ve onun yattığı yeri buluyor.oraya türbeyi yaptırıyor.” Bu türbe Eskişehir’in Seyyidgazi ilçesindedir.
Ahmet Yaşar Ocak, “Kalender” adlı yapıtında, Hacı Bektaş veli’nin Anadolu’ya geldiğinde ilk iş olarak Battal Gazi’nin Eskişehir’deki zaviyesine uğradığını yazar. Ayrıca, Alevi-Bektaşiler’in düzenli olarak her yıl Kurban bayramında burayı ziyaret ettiklerini aktatır.
Evliya Çelebi, seyahati sırasında Hüseyin Gazi Türbesi için şunları aktarır: “Hüseyin Gazi Tekkesi’nin vakıfları çoktur. Yılda bir kez burada “Cem” yapılır. 40-50 bin insan toplanır? Prygamber sülalesinden olan Hüseyin Gazi, din uğrunda şehit olmuştur.” (E.Ç.Cilt 1-2 S.719).
Yine Evliya Çelebi’nin aktardığına göre: “Hüseyin Gazi, Engür’ünün (Ankara) kıble tarafından uzak bir yer olanHüseyin Gazi Köyü’nde gömülüdür. Kendisi Rum savaşlarında şehit olmuştur. Kendisine aşık olan Kral Kızı’nın mezarı da malümdür. (İsmail Ali sarar, Seyyid Battal Gazi Bildirileri s.9).
Olayın gerçek yüzüne dönecek olursak, Hüseyin Gazi ve oğlu Battal Gazi’nin Emevi ordularına katılıp, Anadolu’ya gelmiş olmaları mümkün değil.
Bir çok kaynakta yazıldığı için iyi biliyoruz ki; imam Hüseyin ve oğlu Cafer, diğer akrabaları ile birlikte Kerbela’da katledildi. Büyük oğlu Ali Ekber (imam Zeynel Abbidin) yaralı olarak kurtuldu. Zeynel Abbidin 3-4 yaşlarındaki oğlu imam Muhammed Bakır’da kadınlar tarafından bakır bir kazanın altında saklanarak kurtarıldı.
İmam Zeynel Abbidin’in çocukları; Muhammed Bakır, Seyyid Zeyd, Seyyid Abdullah, Seyyid Büyük Hasan, Seyyid Ali, Seyyid Hasan asgar, Seyyid Muhammed Asgar, Seyyid Hüseyin ve Seyyid Kasım’dır. Seyyid Kasım 3 yaşında vefat etmiştir. Muhammed Bakır hariç, bu çocukları 680-699 yılları arasında doğdular.
Battal Gazi’nin babası Hüseyin Gazi, 717 yılında Bizans’la savaşa gittiğine göre o tarihlerde en az 20 yaşlarında olmalıydı. Bu durumda imam Zeynel Abbidin’in oğlu Seyyid Hüseyin, ile yaşıt oluyor. Ancak Emeviler’le kanlı-bıçaklı olan bu çocuklardan birinin Emeviler’in ordusuna katılıp asker olarak Anadolu’ya Bizans’la savaşmaya gitmesi pek inandırıcı gelmiyor. Ayrıca Zeynel Abbidin’in oğlu Seyyid Hüseyin’in Emevi ordusuna asker olduğu hiçbir kaynakta yazmıyor. Bize göre bunlar, Emevi ordusunda asker olamazdı.
Dr. İsmail Kaygusuz, bu konuda şunları aktarmaktadır: “İsparta Serinkent Uluğbey kasabasında türbesi bulunan Veli Baba Menakıpnamesinde ve soy ağacında Battal Gazi (diğer adı Cafer El Gazi’dir)’nin, imam Zeynel Abbidin’nin oğlu Seyyid Zeyd’in soyundan geldiği açığa kavuşmuştur. Battal Gazi’nin babası Hüseyin Gazi, imam Cafer ile amca çocuklarıdır.
Seyyid Zeyd’in oğlu Aliyul Medani ve oğulları Hasan ve Hüseyin Gazi’ler, diğer aile efradı ile birlikte 830’lu yıllarda Malatya’ya gelmişler.”
Dr. İsmail Kaygusuz’un burda bir eksikliği var. Seyyid Zeyd, 740 yılında Emeviler tarafından Küfe’de asıldı. Onun oğlu Aliyul Medani, 830’larda Anadolu’ya en az 90 yaşında gelmiş oluyor ki, bu imkansızdır. Aliyul Medani, 1. Zeydin oğlu değil. Onun 944 yılında asılan oğlu Yahya’nın torunudur. Yahya’nın 2. Zeyd adında bir oğlu oldu. Aliyul Medani de bu 2. Zeyd’in oğludur.
İmam Hüseyin
↓ ↓ ↓ ↓ ↓
Ali Ekber Cafer Ali Asgar Abdullah Kasım
(Zeynel Abbidin) (680 Kerbela) (1 yaşında vefat) (2 yaşında vef.)
(3 yaşında vef.)
↓
Zeyd (740 Küfe de asıldı)
↓
Yahya (744 Gürgan da asıldı)
↓ ↓
Abdurrahman 2.Zeyd
↓ ↓
Muhammed Aliyyul Medani
↓ ↓
Ali Hüseyin Gazi
(869-883 Köle isyanı lideri) ↓
Battal Gazi
Seyyid Aliyul Medani, ailesi ile Malatya’ya geldiğinde, Malatya’nın Abbasi Emiri ibn. Abdullah el Akta idi. İslam merkezlerine uzak olan sınır kentlerindeki yönetimler, merkez karşısında daha otonomdular. Buralarda Abbasi baskısı fazla yoktu. Malatya’da yaşayan halk, birbirine karşı daha hoşgörülü idi ve barış içinde yaşıyorlardı.
833-834 yıllarında Hürremi hareket, Abbasiler karşısında ilk yenilgisini alınca, 2.000 Babek savaşçısı anlaşma gereği Bizans’a girdi. Başlarında ünlü komutanları Nasır bulunuyordu. Nasır, Bizans imparatoru Theophilos’un 837 yılında Abbasiler’e karşı yaptığı Sozopera (Doğanşehir) savaşında büyük rol oynadı.
Aynı yıl Hürremilr’in önderi Babek, Bizans’tan yardım beklediysede, yardım gelmedi. Yine bu dönemde Paulikiyenler, Fıray Irmağı’nın doğu kıyısındaki Bizans topraklarına yerleştiler. Malatya emiri ile dostluk kyrdular. Paulkiyenler, Bizans’ın Anadolu illerine akınlar düzenleyip, yağmalar yapıyorlardı.
Malatya emiri onlara Arguvan’ı bağışladı. Önce bu bölgeye yerleşen Paulikiyenlar; liderleri Kerbeas yönetiminde 845 yılında Tahirike (Divriği) Kalesi’nde bir devlet kurdular. Bu Müslümanlar, Bizans sınırında hazır bir güç oldular. 856, 859, 861 yıllarında yapılan Bizans saldırılarını gögüslediler.
Paulikiyenler, 863 yılında Malatya emiri Ömer ibn. Abdullah’ ın ölümü ve Müslümanların yenilgisi ile sonuçlanan Abbasi seferine katılmadılar.
934 yılında Bizans ordusu Malatya’yı ele geçirince, Fırat havzasındaki Paulikiyenler’i batıya sürdü. Hatta daha ileride Trakya ve Balkanlar’a zorla göç ettirdiler.
Tarihi kaynaklardan öğreniyoruz ki; Abbasiler döneminde, 838 yılında Bizans’la savaşlar yapılıyor. Bu savaşlar, Amoriom civarında yapılıyor. Hergan Kalesi bu savaşlar sırasında Araplar’ın eline geçiyor. Hüseyin Gazi oğlu Battal Gazi, bu sıralarda şehit düşmüş olabilir.
Ebul Hayr Rum tarafında 1480 yılında yazılmış Saltukname’de şöyle denmektedir: “Şerif, malatıyyevi Sultan’la varıp, Battal Gazi oğlu Ali’yi ziyaret ettiler. Oradan Sarı Saltuk, Malatya’ya gitti. Seyyid Gazi Sultan’ın yurtlarını ve evini ziyaret etti. Atalarının ruhuna dua etti. Sonra da dönüp Kırşehir’e geldi. O kentteki velilerle buluştu. Fakih Ahmet ölmüştü. Onun kabrini ziyaret etti. Hacı Bektaş, Ahi Evren, Seyyid Yusuf kalkari, Üryan Baba, Doğan ata ve nice Erenler gelip Sultan sarı saltuk’la söyleştiler.”
Bu anlatımdan da anlaşılıyro ki, Battal gazi’nin soyu ve ocağı, daha 1250’li yıllarda Malatya’da idi. Elbetteki burdaki Battal Gazi oğlu Ali, onun gerçekten oğlu değil; en az 15. kuşaktan torunudur. Çünkü Battal Gazi, 838 yılında şehit olduğuna göre, aradan 400 yıl geçmiştir. 15. kuşak eder.
Araştırmalarımızda bu soya ait herhangi bir soyağacına (Secereye) rastlamadık.
=Seyyid Hakkı=
Kaynak: Veli Saltık-Alevi ocakları