8- Sonsuz Zaman Öncesi ve Çift Anlamlılık Üzerine TA-SIN
Sonsuz Zaman Öncesi ve Çift Anlamlılık Üzerine TA-SIN
Hangi niyetlerin uygun olduğu
Konusundaki yaygın sözlere karşı
Anlayışın anlayışına sahip olan
Kimse için.
Tanrı rahmet eylesin, Şeyh Ebu’l Mugit, demiştir ki: «Belirlenmiş iki görev vardır yanlızca; iblis’inki, ve huzur içinde yatsın, Muhammed’inki. Ama Iblis, Öz’den düşmüş; Muhammed ise Öz’ün Öz’üne sahip olmuştur.»
«Secde et!» (Bakara; 30/Araf; 11) dendi Iblis’e; Muhammed’e «bak» dendi. Ama Iblis secde etmedi; ve Muhammed’e bakmadı, sağa veya sola dönmedi, «bakışları yön değiştirmedi, sönmedi de.»
İblis görevini açıklayınca, ilk gücüne kavuştu. Ama Muhammed, görevini açıkladığında, gücüne bel bağlamaktan vazgeçti.
Şu sözlerle: «Sendedir benim ulaştığım, Sanadır kendimi sürükleyişim.» Yine: «Ey Sen, yürekleri (gönülleri) yönlendiren! Seni nasıl yüceltmeliyim, bilmiyorum.»
Cennetin halkı içinde, tekliğe en çok inanan ve en çok tapınan, Iblis’ti.
Tanrısal Öz. Iblis’in karşısında belirdi. Iblis, gönül gözüyle bir kez bile ona bakmaktan alakonuldu; Iblis, sofuca bir yalıtmayla tapınmaya başladı Sevilen Bir’e.
İkili yalıtmaya ulaşması yüzünden lanetlendi, kesin yanlızlığı istediğinde sorguya çekildi.
Tanrı ona buyurdu: «Secde et!» O da şöyle dedi: «Senden başkasına secde etmem.» Tanrı dedi ki: «Lanetim senin üzerine yağsa bile mi?» o da şöyle dedi: «Benim için, bir ceza değil bu.»
«Karşı çıkmamla, senin katıksızlığını onaylıyorum, aklım seni anlamıyor. Ademin sana benzerliği nedir ve ben ki Iblis’im, senden farkım nedir!»
Görkem denizine düştü, kör oldu ve dedi ki: «senden başkasına ulaşan yolum yok benim. Ben, alçak gönüllü bir aşığım.» Tanrı şöyle dedi: «Kendini gurura kaptırdın.» O da, şunları söyledi: « Aramızda bir anlık bir bakış olsaydı, bu, beni gururla ve buyurgan yapmaya yeterdi; ama seni sonsuz zamandan önce tanıyan, benim; ‘Ben ondan daha iyiyim’, çünkü sana daha uzun bir zaman boyunca hizmet ettim. Varlıkların iki türü içinde de, seni benden daha iyi tanıyan yoktur. Senin niyetin bende vardı, benim niyetim sende, bunların ikisi de Adem’den önce vardılar. Senden başkasının önünde secde etsem de, etmesem de, aslıma dönmem kaçınılmazdır, çünkü sen beni ateşten yarattın ve ateş, ateşe döner; böyledir senin kurduğun denge, verdiğin karar.»
«Senden uzak olmak diye bir şey yok benim için, çünkü bilmiyorum uzaklığın ve yakınlığın bir olduğunu.»
«Terkedildiysem, benim gözümde, beni terkedişin benim yoldaşım olmuştur; işte bu yüzden, beni terketmek ve gerçek aşk, daha da birdir.»
«Senden başkasının önünde secde etmeyen bu vaz geçmez tapınmacı için uygun gördüğün yargı’yla ve erişilmez Öz’ünle yücesin sen!»
Tur’un yamacında Musa, Iblis’le karşılaştı ve ona sordu: «Ey Iblis, secde etmekten seni alakoy<an neydi? O da (Iblis), şöyle dedi: «Beni secde etmekten alakoyan, Tek Sevgili’ye bağlılığımı bildirişimdi; eğer secde etseydim senin gibi olurdumçünkü senden, «dağa bak» diye yanlızca bir kez istekte bulunuldu, sen de baktın. Bana gelince, benden Adem’e secde etmem bin kez istendi, ama secde etmedim; çünkü bildirdiğim niyete bağlı kadım.»
Musa dedi ki: «Buyruğa karşı geldin» Iblis şöyle yanıtladı: «Bir sınavdı o, buyruk değil.» Musa dedi ki: «Ama suretini değiştirdiğinde günah işlemiş olmadın mı?» Iblis yanıtladı: «Ey Musa, bu, görüşlerin yanıltmacasından başka bir şey değil; ruhsal durum buna bağlı değildir, buna göre değişmez. Tanrısallık bilgisi, başlangıçtaki gibi, doğru kalır; bireyler değişse bile, o değişmez.»
Musa sordu: «Şimdi o’nu anımsıyor musun?» Iblis yanıtladı: «Ey Musa, katıksız aklın belleğe gereksinimi yoktur; bu akıl tarafından ben anımsanırım ve O anımsanır. O’nun anımsaması benim anımsamamdır, benim anımsamam ise O’nun anımsaması... Madem ki birbirimizi anımsıyoruz, biz ikimiz nasıl bir olmalıyız? Şimdi hizmetin daha temiz, günlerim daha güzel, anımsayışım daha görkemli; çünkü eskiden kendi mutluluğum için O’na hizmet ediyorum, şimdiyse O’na O’nun için hizmet ediyorum.»
«yarın olduğu kadar zararı da önleyen ya da destekleyen açgözlülükten sıyrıldım. O, beni yalıtladı, bana kendimi unutturdu, beni alt üst etti, beni kovdu, cennetliklere karışmayayım diye. O’nu kıskanışım yüzünden beni öbürlerinden uzaklaştırdı. Benim biçimimi bozdu, çünkü beni şaşkınlığa düşürdü; beni şaşkınlığa düşürdü, çünkü beni sürgün etti. O’na yaptığım hizmetten dolayı beni sürgün etti; ve kendisine yakınlığımdan dolayı, beni, yasaklanmış bir duruma koydu. O’nun görkemini övdüğüm için, benim değersizliğimi sergiledi. Söylemimden dolayı, beni basit bir ihram giymeye zorladı. İçgörüyle O’nu keşfettiğim için beni bıraktı. Bir’liğin içinde olduğum için beni açığa vurdu; beni kesip attığı için, birleştirdi. Beni kesip attı, çünkü isteğime engel olmuştu.»
«O’nun doğruluğuyla, benim için verdiği yargıya uymakta suç işlemedim, yazgımı reddetmedim. Yüzümün bozulmasına aldırmadım. Bu hükümler doğrultusunda yolumu tuttum.»
«Beni sonsuza dek ateşiyle cezalandırsa da başkasının önünde secde etmem ve başka bir kişinin ya da bedenin önünde kendimi alçatmam, çünkü O’nun karşısında bir varlık tanımıyorum! Benim savım, içten Olan’ın savıdır ve ben, aşk konusunda içten olanlardan biriyim.»
El-Hallac dedi ki: «Azrail (Cennetten kovulmadan önceki Iblis) hakkında, onun işleri hakkında çeşitli kurumlar vardır. Kimisi onun, cennette bir görevle ve yeryüzünde bir görevle yükümlü kıldığını söyler. Cennette meleklere öğüt vererek onlara iyi şeyleröğrettir, yeryüzünde ise insanlara ve cinlere öğüt vererek onlara kötülükleri gösterir.»
«Bir şey, ancak karşıtının yardımıyla kavranılabilir; tıpkı ince ak ipek kumaşların, siyah kıllarla birlikte dokunabilmesi gibi. Bundan dolayı Melek, iyi işleri gösterir ve der ki ‘Bunları yaparsanız ödüllendirilirsiniz.’ Ama önceden kötünün ne olduğunu bilmeyenler, iyinin ne olduğunu bilemezler.»
Şeyh Ebu Ömer El-Hallac, şöyle dedi: «Yüceliğin onuru konusunda Iblis’le ve Firavun’la konuştum. Iblis dedi ki ‘Secde etseydim, onurlu adımı yitirirdim.’ Firavun ise, şöyle dedi: ‘Bu Haberci’ye inansaydım, onurlu katımdan aşağı düşerdim.’»
Dedim ki: «Düşüncelerimi ve söylediğim sözleri reddetseydim, Onur katından aşağı düşerdim.»
Iblis: «Ben ondan daha iyiyim» dediğinde kendisinden başkasını göremiyordu. Firavun: «Sizin için benden başka Tanrı tanımıyorum.» dediğinde kendi halkından hiçbirinin doğruyla yanlışı ayırdedebileceğini kabul etmiyordu.
Ben dedim ki: «O’nun tanımıyorsan, belirtilerini tanı; ben O’nun belirtisiyim (tecelli), benim Doğru! Çünkü Doğru’yu dışa vurmaktan vaz geçmedim!»
Yoldaşım ve öğretmenimdir, Iblis’le Firavun.
İblis ateşle tehdit edildiyse de, savını geri almadı.
Firavun, düşüncelerinden dönmeyerek ve hiçbir aracı taniımayarak, Kızıl Deniz’de boğuldu. Ama şöyle dedi: «şimdi inandım; Israillilerin bağlandığı Tanrıdan başka Tanrı yoktur.», ve görmüyor musun Tanrı’nın, tapınan Cebrail’e nasıl karşı çıktığını? Demişti ki: «Neden kendi ağzını kumla doldurdun?»
Ben öldürülsem, çarmıha gerilsem, ellerim ve ayaklarım kesilse; yine de sözlerimden asla geri dönmezdim (Burada Mansur, Isa’yla özdeşleşiyor).
İblis’in bu adı, onun ilk adı olan Azazil’den gelir: ‘Ayn’, onun çabalarının büyüklüğünü simgeler; ‘ze’, ziyaretlerinin gittikçe artmasını simgeler; ‘elif’, aldığı yolu, ikinci ‘ze’ ise onun ulaştığı yücelikteki yanlızlığını simgeler; ‘ye’, sonsuz acıya doğru yürüyüşünü ve lam, acı çekmekte direnişini simgeler.
Tanrı, Şeytan’a sordu: «Secde etmiyor musun, ey alçak!» O da, şunu söyledi: «Daha doğrusu, aşık demeliydin. Aşılar hor görülür; bu yüzden, beni alçak, aşağılık diye adlandırıyorsun. Bana alçakları, Anlaşılır kitap’ta okudum ben, ey Her Şeye Gücü Yeten, Sonrasız Olan! Öyleyse nasıl alçaltabilirdim kendimi Adem’in önünde; madem ki onu topraktan beni ateşten yarattın? Bu iki karşıt varlık, anlaşamazlar. Ben, sana daha uzun süre hizmet ettim; benim erdemim, onunkinden daha yüksek; bilgim daha geniş; eylemlerim daha yetkin.»
Yüce Tanrı, ona dedi ki: «Seçim benimdir, senin değil.» O da, şöyle dedi: «Tüm seçimler gibi, benim seçimimde senindir; çünkü sen, beni seçmiş bulunuyorsun, ey yaratan. Onun önünde secde etmemi sen engelledin. Sözlerimde yanlışlık olsa, benim böyle konuşmama izin vermezdin; çünkü sen, Her Şeyi Duyansın. Onun önünde secde etmemi istemiş olsaydın, buna boyun eğerdim. Seni benden daha iyi tanıyan bir kimse bilmiyorum, bilgelerin içinde.»
Beni kınama; eleştirmek diye bir amacım yok benim; öyleyse ödülledir beni, Efendim, çünkü ben tek başımayım.
Eğer senin söz verdiğin, Doğru ise, benim çağrım bundan dolayı güçlüdür.
Bu durumu yazmak isteyen kişi! Oku onu; anla benim bir şehit olduğumu!
Ey kardeşim! O, ilk arılığından uzaklaştırıldığı için Azazil diye adlandırıldı. Kaynağından, Son’una dönmedi; çünkü Son’undan çıkmadı; bırakıldı, kaynağından dolayı cezalandırıldı.
Yukarıya çıkma girişiminde, başarısız oldu; çünkü yanan çalısı, direniyordu. Kendini, konakladığı yerin ateşiyle yüksekteki konumunun ışığının arasında buldu.
Çimenlikte, gizli bir göl vardı. O, bu bolluğun içindesusuzluktan kıvranıyordu. Acıyla haykırdı, çünkü ateş kendisini yakıyordu; korkusu gerçek bir korku değildi, yanlızca öykünmeydi; körlüğü, sadece bir gösterişti işte geldi!
Ey kardeşim! Anladıysan, bu geçidi tüm darlığıyla kavramışsındır, tüm gerçekdışılığıyla hayalinde canlardırmışsındır ve üzüntüyle, kaygıyla geri dönmüşsündür.
Bilgelerin en dikkatlileri, Iblis konusunda sessiz kaldılar; ermişler, öğrenmiş oldukları şeyi bildirme gücünü kendinde bulamadılar. İblis, tapınmadan onlardan kararlıydı ve Öz’ün Dışavurumuna onlardan daha yakındı. Daha çok caba gösterdi ve anlaşmaya daha fazla uydu ve onlara, Tapınılan’dan daha yakın oldu.
Diğer melekler desteklemek için Adem’e secde ettiler; ama Iblis buna yanaşmadı, çünkü uzun bir düşünme sürecinden geçmiş bulunuyordu.
Ama anlatımı bulanıklaştı ve düşüncesini yitirdi; bu yüzden, şöyle dedi: «Ben ondan daha iyiyim.» Kendini gizledi, tozu önemsemedi ve kendi üzerine lanet getirdi. Sonsuz Zaman Sonrası’nın Sonsuz Zaman Sonrası’na kadar.
Kitap: Tavasin
Yazar: Hallac-ı Mansur
Ekleyen: Seyyid Hakkı