4-İbrahim Halit Kürsüde
İbrahim Halit kürsüde
Bu arada halife, bütün devlet büyüklerini ve alimleri hilafet merkezinde toplamıştı. Basra’dan gelen İbrahim Halit’in huzura gelip kendisine tahsis edilmiş mezhep kürsüsüne oturmasıyla birlikte meclis tamamlandı. En son olarak da Hüsniye çağrıldı salona.
Hüsniye içeri girdi, halife için dua ettikten sonra İbrahim Halit’in karşısına oturdu. Halife Hüsniye’ye imalı gözlerle bakınca, Hüsniye, halifenin tartışmasının başlamasını istediğini anladı. Ibrahim Halit’e dönüp konuşmaya başladı. Daha ilk sözlerinde lafını sakınmayacağı belli olmuştu; „Sen misin yazdığı yüz çilt kitapla ulema arasında meşhur olup, buna güvenerek Ebu Talip oğlu Ali’ye düşmanlık etmekte kıvanç duyan o İbrahim Halit?“
İbrahim Halit, öfkeden deliye dönmüştü. „Ey hizmetçi sen aklın sıra benimle alay mı ediyorsun“ diye bağırdıktan sonra meclise şöyle seslendi. „Ben böyle bir hizmetçi parçasıyla tartışmaya giremem. Bu alimleri küçümsemek ve onlara ihanet anlamına gelir.“
Vezir Yahya Bermeki gülerek araya girdi: „Ey İbrahim, büyüklerimiz ve atalarımız, kimin söylediğine değil, ne söylediğine bak demişlerdir. Senin ki gibi sözler alimlere yakışmaz.“
Hüsniye, „Ey İbrahim!“ diye yeniden başladı sözlerine. Allah’ın izni ve yardımı ile seni o kürsüye oturduğuna pişman edeceğim. Utanç içinde ineceksin o kürsüden.“
Ibrahim Halit, Hüsniye’nin amacının Ehl-i Beyt yolunun Hak yolu olduğunu kanıtlamaya çalışmak olduğunu anlamıştı. O nedenle sözlerinin sonunu getirmesine fırsat vermeden araya girdi. „Ey hizmetçi, ilk soru hakkı benimdir.“
Hüsniye, istediği kadar soru sorabileceğini söyledi muhatabına. Ibrahim Halit, peşpeşe seksen kadar soru yönelti. Hüsniye’nin tümüne açık ve inandırıcı cevaplar verdiği soruları burada sıralamak kitabın hacmini çok büyüteceğinden, sözü edilen soruların ve cevapların kitaba dahil edilmesinden kaçınılmıştır. Hüsniye’nin bilgisi ve konuşma yeteneği halifeyi ve maiyetini hayretler içinde bırakmış, henüz yirmi yaşındaki bu genç kadın bir kaç saat içinde havayı lehine çevirmişti.
Şimdi, halife dahil salonda bulunan herkes ona sevgi ve sempati ile bakıyordu. Hüsniye tam zamanında, “İzin olursa ben de bir soru sormak istiyorum” dedi.
Ama İbrahim Halit yine araya girdi. “Üç soru daha soracağım. Onlara da cevap verebilirsen yenildiğimi
Hüsniye: Sor.
İbrahim Halit (sinirli sinirli): Allah’ın peygamberi Hz.Muhammed’in ilk halifesi kimdir?
Hüsniye; Halifelik ilk iman edenin hakkıdır.
İbrahim Halit: İlk iman eden kimdir?
Hüsniye: Hz.Muhammed’in damadı ve amcasının oğlu imam Ali’dir.
Harun Raşid’in bu sözlerden hoşlanmadığını anlayan İbrahim Halit cesaretlenerek, „İslam’ı ilk kabul eden kişinin Ali olduğunu neye dayanarak öne sürüyorsun?“ diye sordu.
Hüsniye: Ebu Bekir, Resulullah’ın çağrısına uyup İslam’ı kabul ettiğinde kırk yaşındaydı. Imam Ali ise küçük bir çocukken imana geldi.
İbrahim Halit: Çocuğun imanına, ibadetine, günahına ve Allah’ı inkarına itibar olunmaz.
Hüsniye: Çocuğun imanına, ibadetine, günahına ve Allah’ı inkarına itibar edildiğini kanıtlarsam, Hz.imam Ali’nin halife, vasi ve imam olduğunu kabul eder misin?
Ibrahim Halit: Delillerin ve belgelerin varsa kabul ederim.
Hüsniye delillerini sıralamaya başladı:
Hz.Musa peygamber ile Hz.Hızır birlikte yolculuk ederlerken, Hızır’ın, ölümü hak eden bir çocuğu öldürdüğünü bilirsin. (Kur’an’ı Kerim, Kehf Suresi, 74. ayet Hızır’ın bu davranışı münesabetiyle indirilmiştir.): Sonunda bir oğlan çocuğuna rast geldikleri zaman, O bunu hemen öldürdü. Hz.Musa o çocuğun ölümüne razı olmayıp itiraz edince, Hızır Musa’ya şu cevabı verdi: Çocuğa gelince; (kendisi kafirdi ama) anası da babası da iman etmiş kişilerdi. Onun, annesini ve babasını azdırıp kafirliğe sürüklemesinden korktuk.
Ey İbrahim! Ya o çocuk ölümü hak etmişti, ya da Hızır zalimin biriydi. Yüce Allah bir zalimi Kur’an’da övmez. Zaten Hz.Hızır büyük peygamberlerden biridir. Şimdi ne diyeçeksiniz buna?
Ey İbrahim! Şimdi sana bir hadis açıklayacağım, ama cevabını Allah üzerine yemin ederek vermeni istiyorum. Dinle bakalım, Hadis rivayetçilerinden bu hadisi duydun mu?
Hüsniye, mecliste bulunanların da açıklayıcı hadis konusunda fikirlerini söylemelerini, doğruysa kendisine katılmalarını önemle rica etti. İbrahim Halit’in „Söyle duyalım“ demesinden sonra sözlerini şöyle sürdürdü:
Ebu Mücahid Ebu Ömer’den; Ebu Said de Hudri’den naklen şöyle anlatırlar: „Biz Hz.Muhammed’in huzurunda otururken Selman, Ebuzer, Mikdad, Ammar Yasir, Huzeyfe-i Yemani, Haşim İltihanii, Ebulfazl ve Vaile oğlu Amr Hz.Peygamberin huzuruna gelip şöyle dediler: „Ey Allah’ın elçisi! Haset içindeki bazı insanların amcan oğlun, kardeşin Ali hakkındaki söylediği sözler, bizi üzüntüden helak ediyor.“ Hz.Peygamber, Ali hakkında ne söylediklerini sorunca, huzurdakiler şöyle dedi: ’Ey Allah’ın elçisi! Ali henüz bir çocuk olduğu için, onun İslam’ı kabul etmesinde bir fazilet bulunmadığını öne sürüyorlar.“
Onlardan bunu duyunca Hz.Muhammed şöyle buyurdu: „Ben sizi bu üzüntüden kurtarayım ki, hepinizin kalbi güneş ışığı gibi aydınlansın. Beni Peygamberliğe seçen Yüce Allah adına yemin ederim ki, şimdi size söyleyeceklerimi bana O (Allah) bildirmiştir. Kur’an’ı Kerim’den daha eski kitaplarda görmüşsünüzdür; Hz.İbrahim doğduğunda zamanın zalim padişahından korkan annesi onu bir kumaş parçasına sarıp bir ırmak kenarına gizledi. Hz.İbrahim, o durumda elini yüzüne ve kafasına sürüp Kelime’i Tevhid’i söyledi. Bir yandan da vücudunu saran örtüyü açıp vücudunu temizliyordu. Annesi onu böyle görünce çok korktu.
“Bu olay, Kur’an’ı kerim’in Enam Suresinin 75. ayetinde şöyle anlatılır: “Biz, her şey hakkında kesin bilgilere sahip olanlardan olsun diye, İbrahim’i yer ve gök hakkında da bilgi sahibi kıldık. „İmran oğlu Hz.Musa olayı da şöyledir: Firavun, Musa’yı öldürmek için binlerce kadının karınlarını yardırıp bebeklerini öldürttü. Hz.Musa doğar doğmazbeni bir tabuta koyup suya at, dedi. Annesi, suda boğulursun diye itiraz edecek olunca, korkma dedi Musa, Allah beni korur,
Gene Kur’an’I Kerim Meryem suresi, 30. ayette, Hz.İsa’nın doğumuna ilişkin gerçekleri şöyle açıklıyor:
Isa dile gelip dedi ki: Ben Allah’ın kuluyum, o bana kitap gönderdi, beni Peygamber yaptı.
“Yüce Allah, Hz.İsa ona henüz bebekken ona kitap ve Peygamberlik bağişladı.”
‘Sizler, benim en yakın arkadaşlarım olarak da biliniz ki, Yüce Allah, beni ve Ali’yi aynı nurdan yarattı ve Hz.Adem Peygamberin sülbüne getirdi. Hatta temiz nesillerden temiz rahimlere asırlar boyunca devam eden nakiller sırasında, babalarımızın belinde, annelerimizin rahminde süphanallah’larımız ve lailaheilallah’larımız işitildi. Abdulmuttalib’e erişinceye kadar, ner sülbde ve rahimde nurlarımız aşikardı. Sonra o nur ikiye bölündü, yarısı babam Abdullah’ın, yarısıda amcam Ebu Talib’in sülbüne ayrıldı.babam Abdullah ve amcam Ebu Talip insanlara o nuru görebiliyordu. Annelerimizin rahimlerine nakledilinceye kadar, bu böyle devam etti.
“Ali’nin doğduğu gün dostum Cebrail bana geldi. Yüce Allah’ın bana selam gönderdiğini ve Ali’nin doğumu için beni tebrik ettiğini söyledikten sonra yüce Allah’ın bana şöyle buyurduğunu nakletti: Şimdi senin Peygamberliğinin açıklanmasının zamanıdır. Seni kardeşin ve halifen ile destekleyip yücelttim. Yüksek derecelere ulaştırdım. Neslin, Ali’den devam edecek ve yeryüzünde baki olacaktır.”
“Ey arkadaşlarım! Ali doğar doğmaz annesi onu alıp bana getirdi. Ali sağ şahadet parmağını kulağına koyup Peygamberliğime şahadet etti ve bana, ey Allah’ın elçisi
“Ey arkadaşlarım! İçeri kıskançlık dolu olanların ve din düşmanlarının Ali’ye ilişkin düşünce ve sözlerine itibar edip kendinizi üzmeyiniz. Şunu biliniz ki, ben nasıl bütün Peygamberlerin en üstünüyüm, Ali de halife ve imamların en üstünüdür.”
Hz.Muhammed’in bu sözleri Selman, Ebuzer ve öteki sahabelrin hepsini sevince boğdu. Hz.Muhammed’e salavat getirerek, sadece ulaştırdıklarını söylediler. Hz.Muhammed de onlara şöyle dedi:
Hüsniye bu hadisi öyle güzel ve öyle açık bir biçimde dile getirdik ki, halife Harun Raşid, alimlerin çoğu ve huzurundaki öbür ileri gelenler kendilerini tutmatıp ağlamaya başladılar. Ibrahim Halit ise derin bir sessizliğe gömülmüştü. Hüsniye sözlerine devam etti:
Alimlerin pek çoğu söz olarak, hadisin doğru olduğunu, inkar edecek bir şey bulunmadığını söylediler.
Bunun üzerine Hüsniye, “Ey Alimler, ey İbrahim Halit, bizim Peygamberimiz Hz.Muhammed’in bütün Peygamberlerden üstün olduğuna inanıyor musunuz? diye sordu. Orada bulunan alimler hep bir ağızdan “Evet, bütün Peygamberlerin en faziletlisidir” diye onayladılar.
Bunun üzerine Hüsniye Kur’an’i Kerim’in, Hz.Ali’ye Hz.Muhammed’in öz nefsi olarak anlatan 60. ayetini (İmran suresi) zikretti:
Hüsniye, ayeti zikrettikten sonra, bir itirazınız varsa söyleyin, ispata hazırım dedi.
İbrahim Halit’in “Haşa, biz Kur’an’ı inkar edemeyiz” demesi üzerine Hüsniye sözü tekrar alarak İbrahim Halit’e hücum etti:
Ve kitabından aldığım şu hadisin rivayetçisi yine sensing:
Hüsniye, aktardığı şu hadisi şöyle yorumladı:
Yine şu hadis imam Ali hakkındadır: “Ali, bir an bile Allah’a ortak koşmamıştır.”
Peki, Ebu Bekir ne yapmıştır? Lat ve Uzza adlı putlara ibadet etmeyi kırk yaşında terk edip İslam dinini seçmişse de, sık sık İslam Peygamberi Hz.Muhammed’e muhalefet etmiştir.
Sana gelince; sen, derisi, kanı, eti ve kemikleri şarapla dolu Ebu Bekir’in imanına itibar ediyorsun da, yüce Allah’ın tertemiz ve suçsuz olduklarına Kur’an ayetleriyle şahadet ettiği Ehl-i Beyt’in imanına itibar etmiyorsun.
Ey İbrahim! Içinde Ehl-i Beyt’e düşmanlık taşıyorsun, yazıklar olsun sana.
İbrahim Halit, sanki boynuna kulunç girmiş gibi başını önüne eğdi. „Ey Hüsniye, bu mesele şimdilik dursun, sana başka bir soru soracağım“ deyip, Ali ve Abbas hakkındaki sorulara geçti.
Kitap: Hüsniye
Hazırlayan: Ant yayınları
Ekleyen: Seyyid Hakkı