Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. Seyyid Hakkı, 1965 Dersim doğumlu ve Ehli Beyt yazarı, Seyyid Seyfettin Ocağı evlatlarındandır. Aşk ile Canlar...
Seyyid Hakkı
Seyyid Seyfeddin Ocağı

Takva bu mu?



Takva bu mu?

Takva veya dindarlık unvanını kendilerinden başkasına bırakmayan ‘Allah ile aldatma ekipleri’ yıllardan beri çok tutarsız, çok kaygı verici örneklerle toplumun gündemine oturmaktalar. Bu örnekler içinde, yüzyılımıza damga tutarsızlıklar vardır. İşte bir tanesi:

 

7-8 Ağustos 2005 tarihli gazeteler, İstanbul’da yeri yerinden oynatan bir düğün haberini manşetlere çekti.bu düğün, Peygamber topraklarının ülkesi Suudi Arabistan’ın petrol eski bakanı Zeki Yamani’nin kızının düğünüydü. Çırağın sarayında yapılan düğünün patlayan haberi, bakan Yamani’nin şu isteği veya siparişi idi:

 

Misafirine içecek ikram etmek için, içki değmemiş 30 bin altın işlemeli bardak istiyordu. Şeyh Yamani. İçki, yani alkol değmemiş, ama altın işletmeli, Nasıl? Beğendiniz mi? İçki değmesin ama 30 bin altın işlemeli bardağın parası ödensin.

 

Bu ‘İçki değmemiş bardak kafa’dır ki, İslam aleminin kaderini değiştirecek atılım ve uygulamalara öncülük etmiş, işgalciliğin, sömürgeciliğin, zulmün amansız düşmanı olarak tarihe geçmiş Atatürk’ü, içtiği rakılar yüzünden ‘din dışı’ ilan etmiştir. Çünkü ‘içki değmemiş bardak dinciliği’ni bu ‘şampiyon’ müslümanlara, petrol ve parayı kendine ayıran İngiliz lordları, Allah ile aldatanların zihniyet yapılarını böyle oluşturmuştur. İngiliz’in istediği mi, Hz.Muhammed’in istediği mi? Haçlı şefaati mi, peygamber şefaati mi?  AKP’nin kurmayları, “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığındık” dediklerine göre, Suutlu şampiyon müslümanlar da aynı şerden Londra’nın şefaatine sığınıyor olabilirler. Zaten Araplar, Osmalı’yı arkadan vurdukları günden beri hep ingilizlerin şefaatine sığınmışlardır. Müslümanlıkla, Brüksel’in veya Londra’nın şafaatı yan yana nasıl gelebiliyor? Bu soruya cevap bulan varsa beri gelsin!

 

Yamani, İstanbul’daki düğüne,  kendi yatıyla  (dünyanın en büyük yatlarından birisi) geldi. Konuklarını dünyanın orasından-burasından 17 özel jet oçağı İstanbul’a taşıdı. Düğün münasebetiyle yüz limuzin otomobil hizmet verdi. ‘İçki değmiş bardakların sokulmadığı islami düğün’e renk katmak için Çırağın Sarayı’nın bahçesine özel koşullarda getirilmiş 40 palmiye ağacı ile 100 adet çam ağacı dikildi.

 

Esas ibret bundan sonrası.

8 Ağustos tarihli Cumhuriyet, ünlü düğünden çok ibret verici bir fotoğrafyayınlandı. Bir grup erkek, omuzlarında Yamani’nin kızı (gelin hanım) ve damat bey havalarda. Gelinin başı ve gögsü açık, dekolte bir gelinlik giymiş. Damat bey, smokinli. Onca namahrem erkeğin omuzlarında havalara atıldığına göre, gelinlikte-giyimde bir gariplik yok. O fotograftaki şu iki noktada:

 

1. Zeki Yamani’nin ülkesinde kadınların durumunu düşünün. Burunlarını bile rahat açarak doyasıya nefes alamıyorlar. Omuzlarda havaları gezen gelin hanım da Peygamber beldesi Suut ülkesine gelince aynı şekildegiyecek. Hani, din öyle emrediyor ya! Suut ülkesi de dinimizin şampiyon ve hami ülkesi ya. Güzel de, biz şuna cevap arıyoruz: İslam’ın tanıttığı Allah, sadece Suut Arabistanı ve İran gibi bazı şampiyon ülkelerde hüküm fermanı olup diğer ülkelerde ahkamını geri mi çekiyor? Eğer öyle değilse, bu şampiyon ülkelerin din diye yaşadıklarına ‘riya dini’ denmez de ne denir?

 

 

2. Yamani’nin kızı hanımefendinin omuzlarda havalarda kaldırıldığı fotografın arka planında bir büyük ibret daha seyrediliyor: Türkiye Cumhuriyeti’nin o günkü dişişler bakanı Abdullah Gül ve eşi hanımefendi, otomobillerinin arka koltuğunda yan yanalar. Hanımefendinin başı türbanlı, sıkıca sarılmış. Gel de bu akıl zorlayan tezadı görme!

 

Peygamber topraklarında kurulmuş ‘şampiyon müslüman’ bir ülkenin bakanının kızı, erkeklerin omuzlarında. Öte yanda, törenin bir parçası olan, ‘ikinci veya üçüncü sınıf müslüman’ sayılan bir ülkenin bakanının eşi pür tesettür: Yüzünün bir kısmından başka yeri görünmüyor, otomobilin arkasında eşinin yanında oturuyor.

 

Dünya sormaz mı: bu nasıl dindir, nasıl imandır, nasıl anlayıştır? Siz bunca tezatla bugünkü dünyanın önünde ayakta nasıl duracaksınız? Sözü ne uzatıyoruz, riya, müslüman dünyanın bahtını karartmaya devam ediyor.

 

Son olarak, şölendeki fotografların (ve onlarla ilgili haber ve yorumların) ortak ibret yanlarına bakalım:

 

Birincisi, bu fotograflar, İslam dünyasının, o arada Türkiye’nin bir riya saltanatının hegomonyasına sokulduğunu, bu riya cehenneminde çürütüldüğünü, vicdanı ve aklı çürümemiş her insana haykırarak söylemektedir.

 

İkincisi, bu fotograflar, İslam dünyasında, yalan, hile, ikiyüzlülük, aldatma gibi temelolumsuzlukların başını çekenlerin dincilik söylem ve siyasetleriyle öne çıkan kişi ve gruplar olduğunun şaşmaz kanıtı olarak insanlığın önündedir.

 

İslam dünyasında, o arada Türkiye’de, dinci söylem ve yaygaranın yüksek olduğu her yerde ahlaksızlık, riyakarlık ve erdemsizlik de yüksek orandadır.

 

Bu fotograflar göstermektedir ki, İslam dünyasının son yüzyıldan en samimi ve güven  verici İslami yaşam, gelişim ve oluşumları, Mustafa Kemal Atatürk’ün vücut verdiği zihniyetin ürünü olarak Cumhuriyet Türkiyesi’nde gerçekleşmiş, Atatürk mirasından geriye gidiş, İslam’ın gerçek anlam ve yaşantısından da bir geriye gidiş olmuştur.

 

İslam dünyasında din şampiyonu geçinen zihniyetlerin Atatürk’e din ve islam adına saldırmaları, dinin gerçek anlamında bakıldığında, tam bir dindışılık ve alçaklık ürünüdür. Bu ürünler, İslam düşmanı Haçlılrca tezgahlanıp pazarlanmakta, böylece, İslam dünyası denen aldatılmış kitlelerin uyanışı, şeytani Haçlı siyasetleriyle önlenmektedir.

 

İslam dünyası, önce evlad-ı Resul’e, sonra Ali Osman’a, daha sonra da Mustafa Kemal Atatürk’e reva gördüğü nankörlük ve zulmün bedelini çok ağır bir kahır faturasıyla ödemeye devam etmektedir.

 

Takva ve İslam’ı temsilde şampiyon Suut ğlkesinin, müteveffa kralı fahd’ın ölümü üzerine yayınlanan fotograflar da muhteşem bir ibret tablosudur. Bize göre, çağın en önemli ibret tablolarından biridir. Çünkü bu çağda, Allah ile aldatmanın Haçlı engizisyon icraatı olmaktan çıkıp ‘şampiyon müslüman icraatı’ haline geldiğini en yaman belgelerinden biri de Kral Fahd’ın cenazesi münasebetiyle yayınlanan fotograflardır. Sadece Türkiye değil, bütün dünya bu fograflardaki kralın hayatı, mirası ve zihniyetiyle ilgili pek çok haber yayınladı, yorum yaptı.

 

Müteveffanın geride bıraktığı servet:

32 milyar dolar nakit para, Riyal ve Cidde’de 5 milyar dolar değerinde iki saray, Fransız Rivierası'nda bir şato, Boeing 747 tipi bir uçak, Cadillac marka onlarca araba, İspanyanın Marbella kasabasında 250 dönüm alanda yaptırılmış bir saray.

 

Verilen bilgiye göre, Peygamber Beldesi Kralı’nın Marbella’daki sarayında 800 kişilik bir hizmet ekibi çalışmakta, şöferlere 5 bin, diğer hizmetçilere 3 bin dolar aylık verilmektedir. Sarayın hizmeti için 4 uçak, 600 Mercedes otomobil, 50 limuzin, seçkin otellerde 300 oda ve ayrıca aylığı 180 bin Euro’luk villalar kiralanmış.

 

Kral, her yıl, 100 milyon dolar değerindeki el-diriyah yatıyla Fransız kıyılarını dolaşırdı. 1987’de Monaco kumarhanelerinde 6 milyon dolar kaybederek medyanın gündemine oturmuştu. 3 karısı ve 8 0ğlu var. Kızlarının olup olmadığı, varsa sayıları her ne hikmetse bildirilmiyor. Kral, 83 yaşında öldü. Son yıllarında bol bol cami yaptırdığı söyleniyor. Bu durum akla hemen şu soruyu getiriyor:

 

İslam dünyasında ve ‘geleneksel müslüman’ tipin hayat ve icraatında cami neyin maskelenmesinde kullanılıyor ve neyi ifade ediyor?

 

İslam dünyasında cami sayısı arttıkça ahlak, irfan, iz’an, basiret, hürriyet, bağımsızlık ve insana saygı gibi temel değerlerin paydası düşüyor. Bunun anlamı, İslam dünyasının yanlış bir rotada ilerlediği, kendisini, kitleleri ve Allah’ı aldatmayı hüner sandığı merkezindedir.

 

Kıral’ın dünya ölçeğinde hamisi, garantörü, bilindiği gibi, ABD idi.

 

İslam dünyası denen bir buçuk milyarlık kitle, bu anlayışla, felaket ve hezimetten başka hiçbir şey elde edemez. Kur’an’ın, dafalarca tekrarladığı şu cümle hakkın ta kendisidir:

 

“Allah insanlara zulmetmez; insanlar kendi benliklerine zulmederler.”

 

 

Yazar: Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, İstanbul, 2008

Ekleyen: Seyyid Hakkı


Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. * YouTube, Alevilikte inanç-Seyyid Hakkı kanalımız: https://www.youtube.com/user/YediDeryaSohbeti62 * YouTube, Hakk Dergahı TV kanalımız: https://www.youtube.com/@hakkdergahitv8618 * Facebook, Hakk Dergahı muhabbet grubumuz: https://www.facebook.com/groups/244039227002241 * Fcebook, Hakk Dergahı Ilim Irşad sayfamız; https://www.facebook.com/profile.php?id=100057353323519 * WEB sayfamız, Alevilikte Inanç-Seyyid Hakkı; https://www.alevilikte-inanc.de/ * Facebook, Seyyid Hakkı özel sayfamız; https://www.facebook.com/SeyyidHakkiAL/ Aşk ile Canlar...