Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. Seyyid Hakkı, 1965 Dersim doğumlu ve Ehli Beyt yazarı, Seyyid Seyfettin Ocağı evlatlarındandır. Aşk ile Canlar...
Seyyid Hakkı
Seyyid Seyfeddin Ocağı

Peygamberler ve Arap Toplumu


Peygamberler ve Arap toplumu
Peygamberlerin hemen hemen hepsi coğrafîk olarak Arap yarımadası’nda; Suriye, Lübnan, Israil, Mısır, Irak, Ürdün, Iran’ın bir kısmında çıkmış ve tebliğ vazifelerini de buralardan yürütmüşlerdir. 

Allah’ın takdir ve iradesi peygamberlerin doğu ülkelerine gönderilmesini icap ettirmiş ve gerektirmiştir. Peygamberleri, kendi emirlerini insanlara ulaştırmak maksadiyle Allah’ın gönderdiği gibi, hangi memlekete, hangi insanı peygamber olarak göndermeyi yine Allah’ın kendisi istemiştir. Bunda kulların hiç bir etkisi ve ilgisi yoktur. 

Peygamberlerin temel görevi, insanları sadece Allah'a kul­luğa çağırmak, Allah’a giden doğru yolu göstermek, doğru yolu bulmalarında yardımcı olmak ve onları kendiliklerinden uydurdukları sahte ilahlara(putlara) tapmaktan uzaklaştırmaktır. Toplumları, her türlü sapıklıklardan, ahlaksızlık ve kokuşmuşluklardan temizlemektir. Dolayısiyle insanların manevi halleriyle yani edep-erkaniyle sorumludurlar. 

Peygamberler dini tebliğ ederken, dini esasları açıklama, öğretme, uygulama, öğretip uyguladıkları kontrol ve düzeltme, insanları kötülüklerden temizleme ve arındırma görevlerini yerine getiriler. Bu görevini yerine getirirken herhangi bir baskı ve zorlamaya başvurmamışlardır. Ayrıca ilahi mesajı insanlara ulaştırmak için birçok peygamber sıkıntı çekmiş ve bu sıkıntılara katlanmışlardır. Ölüm tehdidine ve tehlikesine rağmen görevlerini yapmaktan vazgeçmemişlerdir. 

Hz.Muhammed, insanlığa evrensel ilahi mesajı getirmeden önce Arap toplumu sert bir kabile geleneği yaşamaktaydı. Kervan basmalar, soygunlar, talanlar, yağmalamalar, köle ticareti sıradan bir olay gibi Arap toplumunun gündelik hayatını belirlemekteydi. Çok tanrıcılık ve putlara tapma geleneği sadece Mekke ve Medinede değil bütün araplarda yaygın bir gelenekti. 

Mekke şehri sosyal ve kültürel açıdan pek çok olumsuzluğu içinde barındırmaktaydı. Haksızlıklar ve kötü alışkanlıklar bu şehrin içine işlemiş durumdaydı. Toplumda adaletsizlik yaygınlaşmış, güçlü olan zayıf olanı ezer hale gelmişti.

Siyasi birlik barındırmayan Araplar, bu dönemde bağımsız kabileler halinde yaşamaktaydı. Kan bağı olan aileye, sorgusuz sualsiz itaat etmek uyulması gereken temel kuraldı.

Arap yarımadasında yaygın olan inanç putperestlikti. Insanlar kutsallık yükledikleri putlara tapmaktaydı. Insanlar bir yaratıcıya inanmakla birlikte bu putları o yaratıcıya, ulaşmak için bir araç olarak kullanmaktaydı. Putlar, Tanrı ile eş tutuluyordu. Her kabilenin kendine ait bir putu vardı ve put şeyhin evinde bulunduruluyordu. Bu putları kabul etmeyenler ise, kabileye ihanet etmiş kabul ediliyordu. Dönemin en büyük tanınmış Putları; Lat, Menat ve Uzza adlı putlara tüm Araplar tarafından tapılıyordu ve kabulleniyorlardı.

Kutsal sayıldığı için senede bir defa hac düzenlenen Mekke, aynı zamanda da çok önemli bir ticaret merkeziydi. 

Hz.Muhammed böylesi bir ortamda zuhur etti. 613 yılında Hz.Muhammed’in pegamberliğinin açıklanmasından sonra, içinden geldiği toplumu kökten değiştirmek için insanların sadece ruh dünyalarına değil onların toplumsal dünyalarına da seslendi. Adeta arap çöllerinde bir medeniyete öncülük etti, büyük reformlerı hayata geçirdi.

Hz.Muhammed’in ikinci emri olan: „Şehadet“ bölümüyle ilgili idi. Buda Hz.Muhammed’in prensiplerinin temelini oluşturdu. „Allah’tan başka Allah yoktur (La illahe ilallah) ve Hz.Muhammed, Allah’ın son peygamberidir. Allah’tan yine emir geldi. Sana gelen ve söylenen emirleri açıkla.“ dendi. Ve Hz.Muhammed’le beraber, çok tanrılıktan , tek tanrılığa geçildi.

Hz.Muhammed, sosyal alanda ve ekonomide akıl almaz kalıcı reformlar yaptı. Hz.Muhammed’in , diğer peygamberlerden farkı: Toplumun sosyal alanda ve ekonomideki değişikliklerdir.

Hz.Muhammed’i, Hz.Ibrahim peygamberin dinini devam eden, ikinci Ibrahim peygamber olarak görüyorlardı. 

Mekke’ye Hac olmak, sadece ticaretten ibaretti. Dolayısiyle Hz.Muhammed; Allah orda değildir. Allah’ı kendinde ara, Allah sendedir mesajını vermiştir. Ama Hz.Muhammed, aynı zamanda Mekke’yi iyi bir fırsat bilip, Mekke’ye gelen hacılara Allah’ın emirlerini anlatmak için , iyi bir fırsat görüyordu.

Kureyşler, Hz.Muhammed’in bu planını engellemek için, Hz.Muhammed bir sihirbaz olduğunu insanlara anlatmaya çalıştılar ama anlatamadılar. Hz.Muhammed’in amcası Abdullah Mutalip, Ebu Talip ve Ana Hadice’nin ölümü, Hz.Muhammed’i çaresiz kılmıştı. Hz.Muhammed bu çaresizlik karşısında, bir grup yandaşlarını Abasiya ülkesine gönderdi. Hırıstiyanların içinde yaşamayı göze aldılar. Eğer Mekke’de kalsaydılar, Kureyşler tarafından öldürüleçeklerdi.

Hz.Muhammed ise, Ta’if şehrine (Mekke’ye kardeş şehir) gitmek istedi. Fakat Kureyşlerle ticaret yapan Ta’if’teki kabile başları, kureyşlerle kötü olmamak için, Hz.Muhammed’i kabul etmediler. Sonuçta, Hz.Muhammed şazra şehrinde, 400 km Mekke’nin kuzeyinde yaşayan bir küçük ve tarımla uğraşan kabilelerden davet alır. Bir kaç küçük köylerden oluşan bu Köye yatrib(Medine) ismini vermişlerdi. Ve Hz.Muhammed, büyük bir güce sahip olmayan, geleceği belirsiz olan bu köye göçt etti. Yatrib’e yapılan göç, gizlilik içinde ve küçük gruplar halinde yapılmıştır.

Kureyşlilerin bir şeylerin döndüğünü his ediyorlardı. Hz.Muhammed, Şahı Merdan Ali ve Ebu Bekir Mekke’de kaldılar. Hz.Muhammed’in diğer gönül dostları ise Yatribe geçtiler. Kureyş kavmi, diğer kavimlerden birer tane iyi savaşcı alarak yeni bir plan uygulamaya kalktılar. Bu plan; Gece Hz.Muhammed’in evi basılarak, Hz.Muhammed öldürülecekti. Böylece bu plan sayesinden bütün kavimler de, Hz.Muhammed’in ölümünden sorumlu olaçaklardı. Sonuçta Hz.Muhammed’in evi basıldı ve Hz.Muhammed’in yatağında Şahı Merdan Ali’yi buldular. Çünkü Hz.Muhammed, Melek Cebrail tarfından uyarılıp, haberdar edilmişti. Evin arka penceresinden uzaklaşan Hz.Muhammed, Ebu Bekir’e güvenmemei üzerine beraberinden götürmüştür.

Hz.Muhammed, Ebu Bekir’le beraber Mekke’den uzak bir mağarada tam üç gün kaldılar. Taki ortalık sakinleşinceye kadar. Hz.Muhammed üç gün sonra, Yatrib şehrine göç etti.
 

Hz.Muhammed, yatrib’te hurmaların kurutulduğu mezarlık olanı olan bu yerde evini ve aynı zamanda da ilk ibadethane yapılmış oldu.

Hz.Muhammed’in Yatrib şehrine yerleştikten sonra, köyün ismini değiştirdiler. Yatrib yerine Medine koydular. Medine anlam olarak: Peygamberler diyarı anlamına gelir. Hz.Muhammed, Medine’de yaşayan farklı etnik ve din toplulukları için: Medeni, Hukuk ve Adelete dayalı bir kanun ve kural anayasası getirdi. Bu anayasa daha sonraları dünya insanları için, temel hak ilkeleri haline getirildi.

Bu kurallar; Insanlar arasındaki farkı kaldırma, Alevi deyimiyle; 73 Mileti bir nazarda görmek, eşitçi, adeletli, hukuka dayalı, köle devrine son verme dönemi başladı. Farklı etnik kabilelerin birbirleriyle savaşmalarına, din kavgalarına son verilerek yan yana huzur içinde yaşamalarını güvence altına alınarak anayasa haline getirildi. Hz.Muhammed’in getirdiği bu medeni Anayasa; Islam dininin hoş görüsünü/yüceliğini göstergesi ve aynı zamanda da zorbalık dini olmadığının ispatıdır.
=Seyyid Hakkı=

Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. * YouTube, Alevilikte inanç-Seyyid Hakkı kanalımız: https://www.youtube.com/user/YediDeryaSohbeti62 * YouTube, Hakk Dergahı TV kanalımız: https://www.youtube.com/@hakkdergahitv8618 * Facebook, Hakk Dergahı muhabbet grubumuz: https://www.facebook.com/groups/244039227002241 * Fcebook, Hakk Dergahı Ilim Irşad sayfamız; https://www.facebook.com/profile.php?id=100057353323519 * WEB sayfamız, Alevilikte Inanç-Seyyid Hakkı; https://www.alevilikte-inanc.de/ * Facebook, Seyyid Hakkı özel sayfamız; https://www.facebook.com/SeyyidHakkiAL/ Aşk ile Canlar...