Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. Seyyid Hakkı, 1965 Dersim doğumlu ve Ehli Beyt yazarı, Seyyid Seyfettin Ocağı evlatlarındandır. Aşk ile Canlar...
Seyyid Hakkı
Seyyid Seyfeddin Ocağı

ANASAYFA


Alevilik akıl, aklın zekası ve zekanın üstün algısıdır...
Şahı Merdan Ali’nin buyurduğu gibi “Dinle bağdaşmayan bir akıl akıl değildir, akılla bağdaşmayan bir din din değildir.”
 

Akıl düşünme, kavrama ve anlama yani manasına varma yetisidir.
Dolayısıyla manasına varmak için düşünmeden kavramak ve kavramdan da anlamak mümkün değildir.
 

Düşünmek, kavramak ve anlamak, akıl algısının ürünüdür. Akıl algısının güçlenmesi, aklın gıdasına bağlıdır. Aklın gıdası okumak, tecrübe edinmek ve ilmi muhabbetlerle bilgi sahibi olmaktır.  

Doğruyla yanlışı, akla karayı, vs. birbirinden ayırmak aklın zeka ve algısıyla mümkündür. Çünkü akıl ışıktır, bilgisizliğin karanlığını aydınlatır ve yol gösterir.  

Aklın zekası sayesinde düşünce yürütülür, konuşulur, analiz yapılır ve belli bir sonuca varılır. Varılan sonuç kişinin kendini bulmasında, karar vermesinde, insanlığa hizmet etmesinde ve hedefe varmasında önemli bir etgendir.  

Dolayısıyla Evrensel olan alevi inancı insana, insanlığa hizmet eden bir inançtır, yaşamın yol ve yordamıdır. Alevi inancında önemli olan rengimiz, şeklimiz, cemalimiz değildir. Ne kadar hoşgörülü, ne kadar merhametli, ne kadar yardım sever, ne kadar duyarlı ve kısacası ne kadar insan olduğumuzdur. Sadece insanlara insan gibi bakmak ve insan olduğumuzu unutmamakdır.  

Çünkü Alevi inancının temeli, sevgi ve evrenseldir; Dil, din, ırk ayrımı yapmadan bütün insanları kucaklar. Dinin kimliği olmadığı gibi, bütün insanların manevi ahlak anayasasıdır. 

Dolayısıyla Alevilik Şahı Merdan Ali’nin adeletinden ayrılmayan, Temelinde insan sevgisi bulunan, her dine, inanca, mezhebe saygı duyan ve hoş görüyle bakan, Dil, din, ırk, renk farkı gözetmeyen, Eline Diline Beline sahip olma ilkelerini şart koşan ve bunu musahiplik kurumu ile gerçekleştiren, gelmek isteyen inançlı insanları çatısı altına alarak manevi ihtiyaçlarını gideren, insanları yaşadıkları toplumda kendi istekleriyle kendi kendilerini yarğılamalarını sağlayan, eşitlikçi, katılımcı, paylaşımcı düşünceyi savunan Evrensel inanç sistemidir. 

Şeriatın bağnaz kurallarına bağlı olmayan ve onu red eden, Islam dinini kendine göre, Sünni ve Şii inancının dışında yorumlayan; Aslı doğruluk, kemali dostluk, cevheri merhamet, görüşü eşitlik, hazinesi bilgi, Meyvesi sevgi hamuruyla yoğrulmuş , Insan-i Kamil yani erdemli insan yaratmayı öngören, Korkuyu aşıp sevgiyle Allah’a yönelen, Enel Hakk ile insanın özünde tanrıyı gören, Yaradan ile yaradılan ikiliğinden Varlık birliğine yani Vahdet-i vucut’a varan, Ahlaklığı yaşamının temeline koyan, insanı yücelten, Hamurunda, hem ilahiliğin hem de irfaniliğin mayası bulunan, Kişinin ahlak ve karekterli yaşam ilkelerini belirleyen, Dini, biçim ve şekil olarak değil, inanç olarak algılayan, Dini, bağımsız bir irade gücü ve batıni özelliğiyle evrimleştiren, Akıl ile mantık bütünlüğünde birleştiren ve tüm bunları Kırklar Cemi’nden alınan ilhamla yürüten Canların Evrensel inanç sistemidir. 

Alevi inancında, hayatın amacı; Insanın ham ervahlıktan çıkarak Insan-i Kamil olup, tekrardan öze masumiyet sıfatında geri dönmek olarak tanımlar. 
Allah eyvallah, yolun demine Huu...
 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=


Yetiş ya Muhammed, ya Ali. Medet mürvet…
Dünyanın kuruluşundan günümüze kadar insanoğlu gerek Dünyaya, gerekse doğaya hiç bir katkı yapmadığı gibi onun yeraltı ile yerüstü kaynaklarını sömürmüş, zarar veren ve niteliğini bozan nükleer silahlar, atom bombaları, kimyasal silahlar, vs. gibi bir çok zararlı araç ve gereçler üreterek doğanın doğal yapısını, dengesini bozmuştur.
 

Oysa Allah, doğaya ve doğadaki canlı, cansız tüm nesnelere sahip çıkma sorumluluğunu insanoğla vermiştir. Korunması, sahiplenmesi insanoğluna bildirilmesine rağmen ilahi emre uyulmadığı gibi doğaya zarar vermiş ve birbiriyle sürekli kavga halinde bugüne kadar gelinmiştir. 

Sürekli birbiriyli kavga halinde olan insanoğlunun geldiği nokta da düşenin sırtından vuran vurana, insanoğlunun kalitesi, değeri oldukça düşmüş, canlıya, cansıza sagı kalmamıştır. 

Gülen dost cemali, solan güle dönmüştür…
Allah ile Allah’ı aldatan aldatana, nefse uyulmuş, menfaat duygusu öne çıkmış, öfke, kin nefret duguları tırmanışa çıkmış, Hakk selamı, alıp vermek artık bir yük olmuştur.
 

Senlik ile benlik aldı yürüdü, doğruluk, dürüstlük, adam gibi adam olmak tarihe karışmış, insanların birbirlerine karşı ön yargıları artmış, güven kalmamış, sevgi, merhamet, dostluk, hoşgörü duyguları artık hayal olmuştur. 

Düşenin elinden tutan yok, hastaya şefkat, merhamet, yardım anlayışı yok hale gelmiş, Aile bağları zayıflamış, sevgi, koruma, kollama duyguları yok denecek kadat zayıflamış, ince duygular, hoşgörü, muhabbet yerine horlama, kınama, zan altında bırakma duyguları öne çıkmıştır. 

Saymakla bitirmem mümkün değildir ya Muhammed, ya Ali! Siz yetişin carımıza, ya Haydar-ı Kerrar. Medet mürvet… 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=


Iyiliğin tohumu, iyilik yapmaktır...  
Iyilik, hiçbir maddi karşılık beklemeden yapılan yardımdır. Diğer bir deyimle iyilik, toprağa düşen tohum gibidir. Nasıl ki toprağa düşen tohumun filizlenip yeşererek ağaç oluyorsa tabii ki yapılan iyiliklerle, iyilik yapanlar çogalır. Iyilik yapmaktaki amaç, iyilik yapanların sayısının çoğalmasıyla insanların kardeşçe yan yana huzur içinde yaşamalarıdır.
 

Neden iyilik?
Çünkü toplum bireyleri arasında ki manevi bağı güçlendirir, gelişmesinde katma değer yaratır, sosyal ilişkilerde bakım ile onarımı sağlar, istenilmeyen olumsuz durumları önler, vs. Demek ki iyilik, toplumun manevi sigortasıdır.
 

Iyilik, manevi anlamda mutlu olmak ve mutlu etmektir...
Mutlu olmak ve mutlu etmek karşılık beklemeden yardımlaşmadır, sahiplenmedir, umut olmaktır, yaraya melhem olmaktır, derde derman olmaktır. Yani tüm manevi değerlere, sahip çıkmak ve yaşatmaktır.
 

Iyilik yapanlara, doğru konuşanlara, yardım elini uzatanlara, insanlık için hizmet verenlere, vs. sahip çıkalım. Çünkü iyi insanlar, insanlığın manevi değerleridir. Dolayısıyla insanlığı kutsal kılan, onun manevi değerleri ve bu değerlere sahip çıkanlardır.  

Insanı insan yapan ve yüce kılan değerler…
Paylaşım, hoşgörü, barış, sevgi, saygı, dostluk, adalet ile dayanışma insana özgü ve bütün insanlar için ortak sayılabilecek üstün değerlerdir. Insan, her nesneye, bu değerlerin penceresinden bakmalıdır. Insanın tavır ve davranışlarında kendini gösteren bu güzel ve doğru nitelikler herkes tarafından kabul görmelidir. Medenileşmiş demokratik toplumlarda, bu tür üstün değerler onaylanır ve erdem olarak kabul edilir.
 

Şahı Merdan Ali, „Ey insanoğlu! Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, oysaki koskoca alem sende saklıdır. Fakat senin, senden haberin yoktur“ diyerek insanoğlunun değerini ortaya koymuştur. 

Dolayısıyla bu değerin farkına varan erdemli, olgun insanlar ayağa kalkıp, insanlığa hizmet edenlerdir. Ayağa kalkanlar, demokrasinin yaşanması için çaba, gayret edenler erdemli insanlardır.  

Kainatı kendide yaşatan, sorumluluğunun bilincinde ve iyiliğin tohumu olan çağın medeni insanlarıdır. Bu insanlara sahip çıkmak, hepimizin görevidir. Sahip çıkanlara, safında yerini alanlara selam olsun… 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



21 Mart, Șahı Merdan Ali’nin zuhur günü ve Nevruz bayramıdır…
Şahı Merdan Ali'nin, zuhur günü mübarek ve Nevruz bayramınız kutlu olsun. 

Şahı Merdan Ali hürmetine cem geceniz mübarek, ibadetiniz, gülbenkleriniz, çerağ uyandıran cümle canların dilde dilekleri ve gönülde muradları kabul olsun. 

Şahı Merdan Ali, binbir dondan yani sıfattan gelip gidendir. O zaman binbir dondan gelip giden bir ulu evliyanın, velinin doğum günü olabilir mi? elbetteki hayır. Evliyalar, veliler nurdan ibaret oldukları için baş gösterir, zuhur ederler.  

Gerçek manada Şahı Merdan Ali, ilahi bir nurdur. Nurun batından zahire zuhur etmesiyle, belirmesiyle, ortaya çıkmasıyla cümle canlı cansız varlıklar hayat bulur ve cana can katar. 

Zuhur ve zuhuriyet anlamı: Görünme, belirme, ortaya çıkma, bilinen, gibi manalara gelmektedir. Nur, kadim ve daim olduğu için ne doğar, ne de batar sadece zuhur eder. Her daim ve her yerde varlığını yansıtır. 

Dolayısıyla Zuhuriyet inancı gizem yani gizli olan kudretin belirmesidir. Örneğin güneş veya ay, hem bilinir ve hem de bilinmezler. Oysa ki onlar her zaman vardırlar. 

21.Mart günü, Şahı Merdan Ali’nin;
* Batın aleminden Zahir alemine tezahur ettiği gündür.
* Yeryüzüne zuhur ettiği ve cana can kattığı gündür.
* Seyyide Fatma-tüz Zehra anayla evlendiği günüdür.
* Gece ile gündüzün esitlendigi gündür.
* Doğa ile tabiatın dirildiği, uyandığı, hayat bulduğu, yeserdiği, guzelleştiği, toprak altında ve toprak üstündeki bütün canlı mahlukatın can bulduğu gündür.
* Iki Cihan serveri Hz.Muhammed Mustafa, Hakk’ın emri üzerine Gadiri Hum’da velayet makamını, Şahı Merdan Ali’ye bağışladığı hidayet günüdür. Bu kutsal gün, bayram ve şenlik eşliğinde kutlanır.  

Şahı Merdan Ali sadece yaşadığı süre içerisinde değil, onu takip eden yüzyıllarda da karanlık zihniyetin korkusu, aydınlığın ve mazlumiyetin umudu olmayı sürdürmüştür.   

Dünyanın pek çok farklı coğrafyalarından milyonlarca insanlar, medet ya Ali diyor. Eşiğine yüz sürmek, kapısına kul olmak dileğiyle feryad ve figan ediyor. Yalvarıyor, yakarıyor. O’na yakın olmanın hayali ve umuduyla çırpınıyor. O’nu anıyor ve okuyorlar.  

Tarihler boyunca pek çok ünlü yazarlar, ünlü araştırmacılar „Eğer denizler mürekkep, bütün ağaçlar kalem olsa, Adem oğulları yazıcı olsalar, cin tayfası da hesap tutsalar Ya Ali, senin faziletlerini tamamlayamazlar“ buyurmuşlardır.  

Yine alimler, „Şahı Merdan Ali’yi seven saadete erişmiş ve O’na düşman bulunan kötü niyetli ve her türlü günahı işleyen hayduttur. Şahı Merdan Ali’yi sevmek imandan gelir, O‘na düşmanlık küfür ve nifaktandır” buyurmuşlardır. 

Alevilikte, başka hiç bir isim ve kavram yoktur ki üzerinde Şahı Merdan Ali kadar geniş ve derin bir iz bırakmış olsun. Çünkü Şahı Merdan Ali, zahir ve batın ilmine sahip, Allah’ın sırrına ermiş Veliullahtır.  

Dolayısıyla Aleviler, yüzyıllardır bu duygu ile sadece Ali ismi değil O‘nu başka şekilde çağrıştıran Türabi, Murteza, Haydar, Bin Ali, Ali Ekber, Ali Haydar, Ali Can ve daha nice isimleri çocuklarına takarak O’na bağlılıklarını ifade etmişlerdir. Burada ki bağlılık Şahı Merdan Ali’nin bedeni, şekli şeması değildir. O’nun ilim ve irfanına talip olmaktır.bundan dolayıdır ki Alevi inancının temel ilkesi, talep etmektir. Bundan dolyıdır ki Alevi yol evlatlarına Talip denilmektedir. 

Deyişlerinde, semahlarında, ibadet erkanlarında ve muhabbetlerinde derin bir coşkuyla yad ediyorlar. Bunun nedenlerine bakınca karşımıza pek çok olağanüstü özelliklerle donanmış bir deha ve ulu Evliya çıkıyor.  

Çünkü Şahı Merdan Ali’nin zuhuriyet inancı, O’nun
* Hem Zahiri, hem de Batıni bir sırullah,
* Hem evvel, hem de ahir,
* Hem de sırrına erişilmeyen bir Veliullah,
* Hem olağanüstü bir bilgiyle donamış bir filozof, hem de bilgisini insanlarla paylaşan bir bilge,
* Hem arı, hem de arıtıcı,
* Hem zengin, hem de yoksul,
* Hem de bilgi ve kalemine erişilmez bir yazar,
* Hem insan sıfatında görünen, hem de ilahi bir nur,
* Hem yaradanın nuruna ulaşmış bir nurani kudret, hem de yaratılmış bir kul,
* Hem gözlerin, hem de kalplerin görmeye çabaladığı bir deha, 
* Hem de yüzyıllardır, “Sırrı hakikatına eremedik” dedikler Veliullah inancıdır. 

Şahı Merdan Ali yeniden dirilişin, yaşamın hayat bulduğu ve canlandığı günün sembolü olmuştur. Bu güne, Nevruz denilmiştir. Dolayısıyla 21 Mart, Şahı Merdan Ali’nin Batından Zahiriye zuhur etmesiyle birlikte toprak ananın her sene döne döne diriliş ve can bulduğu gündür. 

Nevruz kelimesinin anlamı, Farsça’da yeni gün anlamına gelir.
Nevruz denilince yokluğun yerini varlığa bırakması, tekrardan varlıkla buluşması demektir. 

Nevruz Bayramı, kimi toplumlarda din ağırlıklı olurken, kimi toplumlardada tamamen siyasel veya sosyal içeriklerle kutlanır. Fakat, tüm toplumların birleştiği ortak bir nokta vardır ki o da, barış ve hoşgörüdür.  

21 Mart günü gece ile gündüzün eşitlendiği, uzun ve çetin kış koşulları arasında ilk baharda bereketli toprakların sessizliğinde kardelen çiçeklerinin tomurcuklarını açtığı, tarım ve hayvancılığa dayalı toplumların yeni bir yıla umutlarla başladığı, yağmurların bereketlerini saçtığı günlere denk gelmesinin elbet etkileyici yanları vardır. 

Ya Cenab-ı Hakk!
Bu mübarek, kutlu ve nurlu günün hürmetine;
Insanlık alemini Dünyada olan biten musibetlerden,
Hastalıklardan, şerlerden kurtarmanı dileriz.
Hayırların fethi ve şerlerin defi için;
Ya Muhammed, ya Ali! Medet, mürvet. 

Şahı Merdan Ali’ye, bayram nedir diye sormuşlar; „Günahsız geçen her gün, bayramdır“ demiştir. Her gününüz, bayram olsun.
Aşk ile, Şahı Merdan Ali’nin demine Huu... 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=


Insandaki hamlık, yoldaki tamlık, onun özüyle bütünleşmesidir...
Olgunluk mertebesine erişmek için, insanın kendisinde yapmış olduğu ilim irfanla irşad olma yolculuğudur.
 

Ilim, akıl gücüdür. Akıl gücüyle bütün nesnelerin, varlıkların diğer bir deyimle hayatımızda olan bitenlerin hakikatini yani iç yüzünü anlamak, kavramak, düşünmek veya idrak etme gücü ve yetisidir. 

Insandaki hamlık, aklın olgunlaşmamış halidir. Aklın olgunluğu bedenin yaşlanması veya saç ile sakalın ağarması değil, ilim ve irfanla olgunlaşmasıdır. Bu olgunlaşma okumakla araştırmakla, sorgulamakla, vs. mümkündür. Çünkü okumayan, araştırmayan ve sorgulamayan bir aklın hiç bir kimseye faydası olmaz. 

Yolda ki tamlık ise, kişinin varoluș ile yok oluș sürecinde kendini, tüm kötülüklere karșı iyi ahlak ve doğru ilimle koruma gayreti içinde olmasıdır. Bu koruma, aklın olgunluğuyla mümkündür. 

Dolayısıyla olgunlaşmış bir akıl bilgi üretir, doğru ile yanlışı birbirinden ayırmasına vesile olur. Daha önemlisi, insanoğlunun her türlü eylemine anlam kazandıran ve onun kendi eylemlerinden sorumlu tutulmasını gerektiren yine akıldır. 

Bu bağlamda Hakk’ın ilim sırrıyla bütünleşmiş bir aklın, ikilikten arınıp özünde vahdet birliğine varmasıdır.  

Ilmin faydaları…
Cehaletin önüne geçmektir, nefsini kötü isteklerden korumaktır, dünyevi davranış ile hareketlerimizde olgunlaşmaktır, konuşma-hitapta olgunlaşmaktır, güven ve itibardır. Yani kısacası insanoğlunun, kendi kendini olgunlaştırıp mükkemel hale getirmesidir.
 

Böylece insanlara, her haliyle örnek olması ve aynı zamanda ilmiyle kendini ölümsüz hale getirmesidir. 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



Ilim muhabbettir, muhabbet demdir, deminiz daim olsun... 
Muhabbet, sevgi ve aşktır. Diğer bir deyimle muhabbet, su dolu bardağının üstünde gül yaprağı olmaktır. Yani yüzmeyi öğrenip, umanda dalgıç olmaktır.   

Muhabbet meclisinde söz, hem örs hem de çekiç olur. Aklın ve gönlün dolu dizgin konuştuğu, döne döne boşalıp dolduğu yerdir. Muhabbet, erkek ile dişinin sorulmadığı ve Erenlerin ilim ocağında pişip olgunlaşmaktır.  

Elbetteki farklı muhabbet çeşitleri vardır. Ancak insanoğlunun olgunlaşması, erdemleşmesi yani ham ervahlıktan kemalete ermesinin gıdası, ilim muhabbetleridir.  

Ilmi muhabbetlerde, nice bedenler can çekişirken fakat nice cesetler de can bulur.
Can çekişen beden, nefsi emarelerden kurtulmak ve ilimle irşad olmak yani ilmi muhabbettir.

Can bulan ceset ise, nefsi emarelerden arınıp pak olmuş ve ilimle donanmış durum, muhabbet demidir. Yani muhabbet irşad olmak.,irşad olmuş ve donanmış durum ise, demdir.

Özetlersek Olma hali, arınmadır ve olmuş hali ise, arınıp pak olmuş halidir. 

Ilim muhabbet, hem ruhen ve hem de bedenen manevi ihtiyacını giderme pazarıdır. Ham olanın pişmesi, muhabbettir ve pişmiş hali ise, demdir. O zaman manevi hal ve ahvalimizi olgunlaştıran ilim muhabbetimiz daim olsun. 

Dolayısıyla aşk ve sevgi ile yapılan muhabbetler insanı olgunluğa, erdemliğe ve kemalete ulaştırır. Hal böyle olunca muhabbet aşka, aşk veche, vech transa ve trans ilahi aşka ulaştırır.
Aşk ile, muhabbetin demine Huu… 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=


Kemalete ermiş bir aklın, zahiri delillere ihtiyacı var mıdır? 
Yoktan var olan kainat ile kainattaki mevcudatın yaradılışı ve yaradılışın denge içinde olması, tamamen manevi aklın kutsal eseridir. Bu kutsallık, Allah olarak tanımladığımız ilahi kudrettir.  

Dolayısıyla ilahi kudret konumunda olan bir aklın, zahizi delillere ihtiyacı yoktur. Çünkü zahiri alemde ki varlıklar, zaten ilahi kudret konumunda olan aklın eseridir. 

Akıl kavrama, düşünme, algılama yetisi veya düşünme gücü olan manevi zeka ve güçtür. Diğer bir deyimle insanın ruhu, nefsi emareler gibi yanıltıcı unsurlardan koruyan ve bilinçli düşünme işlevinin kaynağı olan manevi zeka gücüdür. 

Aklın ilahi aydınlanma yani akıl boyutunda kendini aşıp doruk noktaya ulaştığında sır perdesi aradan kalkar ve gönül gözüyle zahir ile batın alemde olan bitenin bilincinde olmasıdır. Yani algı gücünün en üst noktaya erişmesidir.  

Alemlerde olup bitenler, delil konumundadır. Bunun için de ordan burdan göstermesi gereken bir delil gösterilmesi anlamsızdır. Çünkü özü olan ilahi kudretle bütünleşmiş olması ve bu bütünleşme, olup bitenler kendisine ayan ve beyan konumundadır.  

Ruh nedir?
Yaşamın özü saydıkları, canlılığı sağlayan, maddesel olmayan varlık, ölümsüz sayılan töz yani asıl, öz, kök, cevher, ilkedir.

Akıl nedir?
Kavrama, düşünme, algılama yetisi veya düşünme gücü olan zekadır. Diğer bir deyimle insan ruhunu nefsi emarelerin yanıltıcı unsurlardan koruyan ve bilimnçli düşünme işlevinin kaynağı olan zeka gücüdür. 

Beyin nedir?
Canlı varlıklarda sinir sisteminin düşünce, konuşma, hal ve hareket gibi bütün fonksionların idare merkezidir. Bu konumu gereği, önemli bir organdır. Kalp veya akçiğer gibi hareket etme durumu yoktur.

Aleviler açısında inancın merkezine koyulan Kamil-i Insan, tüm bu manevi değerlere sahip olmasıyla birlikte düşünen, üreten, yaratan, uygulayan, hayatın manasına erdiren ve mana kazandıran manevi güçtür. Bu manevi güç, Alevi inancının ana kaynağıdır.

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=



Kal-u Bela, Bezm-i Elest ve Yeşil kube ile Kubbe-i Rahman makamları…
Yoktan var olma, zuhuriyetin noktaları ve nurları makamlarıdır. 

Kal-u Bela nedir?
Kal-u Bela Arapça bir kelimedir. Anlamı ise; RUHLAR Aleminde Hakk mertebesine ulaşmış Kamil-i Insanların Allah’a ikrar verip, teslim olunduğu “an, zaman birimidir. Batın manası, benliğini Allah’ın benliğinde yok etmektir. Yani Allah ile beraber olmaktır.  

Özetlersek...
* Allah’ın ruhları yarattığı “an ve zaman” birimidir.
* Yaradan ile yaradılanın arasınnda, ilk ikrar erkanının gerçekleştiği “an ve zaman” birimidir.
* Yaradılanın, kendini bilme, bilinme “an ve zaman” birimidir,
* Inancın yaradılanda zuhur ettiği “an ve zaman” birimidir.
* Varoluş ötesinin, kabul edildiği “an ve zaman” birimidir.
* Allah ile Ademoğlu arasında gerçekleşen ilk cem “an ve zaman” birimidir.
* Allah’ın huzurunda Ademoğlunun ilk duruşu, sorgu ve sualin gerçekleştiği “an ve zaman” birimidir.

Alevi inancında, ikrar vermedeki amaç; Kal-u Bela’dan beri verilen ikrarı hatırlamak, tazelemektir. Dolayısıyla insan oğlunun verdiği ilk ikrarına bir göndermedir. 

Bezm-i Elest nedir? 
Farsça Bezm kelimesi, Bezm-i Elest şeklinde ifade edilir. Manası;  Ezelde yapılan toplantı, Ruhlar Meclisi-Alemi demektir. Ezelde Ruhlar meclisinde; Yaradan ile yaradılan arasında yaptığı ve yaradılanların da kabul ettiği “ilahi ikrar” erkanı hakkında kullanılan terimdir. 


Ruhlar meclisi anlamına gelen Bezm-i Elest; Kal-u Bela, Bezm-i Ezel, Beli Ahdi diye de bilinir. Bu ulu meclis, Allah ile yaratılanlar yani yaratan ile yaratılanlar arasında ikrar verip nasip alma meclisidir. 

Allah, bilinmek istedi. Önce ruhları yarattı, daha sonra ikrar erkanını gerçekleştirdi ve daha sonra da bu ruhları bendenle buluşturup zahirileştirdi. Kendi cemalinden yaratığı Ademoğlu’nun görevi; Yaradanını bilmek, kendini bilmek ve ham ervahlıktan olgunlaşıp yani Kamil-i Insan olup tekrardan özü ile buluşmasıdır. Burada çıkardığımız mesaj; Ruhun kadim, sonsuz olduğudur. Ölen, yok olan bedendir. Dolayısiyle kadim olan RUH, sadece beden değiştirir. 

Yeşil kube makamı...
Irfan ile Ilim nurlarının barındığı makamdır.
Irfan nuru, Hz.Muhammed Mustafa da belirmiş ve Ilim nuru ise, Şahı Merdan Ali’de belirmiştir.
Dolayısıyla Irşad kapısıdır. Alevi deyimiyle, Mürşid ile Pir kapısıdır. 


Allah, melek Cebrail’i yaratırken kendisine sen kimsin, ben kimim? buyurmuş.
Melek Cebrail, Allah’ın sorusuna cevap verememiştir.
Allah, melek Cebraile git kendini ara bul demiş.
Melek Cebrail, toz duman olan kainatta kendini aramaya koyulmuştur. Sonuç itibariyle hayli bir zamandan sonra nidadan kendisine bir seda gelir. 

Yer yok iken, gök yok iken dolaştım,
Muallakda beyaz kuffar’a düştüm.
Kırkların ceminde engürü içtim,
Ol yeşil Kubbe‘ye konduğum zaman.
Seyyid Feyzullah  
 

Melek Cebrail, sedaya yani duyduğu sese doğru yönelir. Derken yeşil kubbeye alınır ve yeşil kubbede bulunan Muhammed Ali tarafından irşad edilir.  

Dön Allah’ın huzuruna git. Huzuruna vardığında sana sen kimsin, ben kimim diye sorunca, de ki; “Sen yaradansın ve ben ise, yaradılan.”

Melek Cebrail, Allah’ın huzuruna döndüğünde “Sen kimsin, ben kimim? sorusu sorulur. Melek Cebrail, “Sen yaradasınsın ve ben ise, yaradılan” buyurmuştur. Bunun üzerine Allah, “seni irşad edene rahmet” buyurmuştur. 

Kubbe-i Rahman makamı...
Kubbe-i Rahman varoluşun, yaratılışın kapısıdır. Yaratılışın, varoluşun veya doğuşun kaynağı, olan ilahi nurdur. Bu nur, Seyyide Fatma-tüz Zehra’nuru ve makamıdır. 

Rahim manası; Sahiplenen, koruyan, esirgeyen, besleyen, yetiştiren, ortaya gelmesini sağlayan gibi manalara gelmektedir.  

Kubbe manası ise, dam veya çatı demektir.
O zaman Kubbe-i Rahman; Allah’ın takdiri ile ilahi kudreti sonucunda, batın ve zahir alemde yaratmış olduğu tüm varlıkların altında barındığı küre veya çatı diyebiliriz. 

Dolayısıyla bu çatı altındaki varlıklara baktığımızda, Allah’ın sanatını ve kudretini görmekteyiz. Bu da şu demektir yeryüğzündeki tüm nesnelerin varoluşu, Allah’ın takdiri ve ilahi kudreti sonucudur. 

Sonuç itibariyel Alevi inancında, Hakk Muhammed Ali üçlemesinin birlikte anılması yaradan ile yaratılanın mevcudatın tümünü simgeler.
Aşk ile, Kal-u Bela’da verilen ikrarın demine Huu... 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. * YouTube, Alevilikte inanç-Seyyid Hakkı kanalımız: https://www.youtube.com/user/YediDeryaSohbeti62 * YouTube, Hakk Dergahı TV kanalımız: https://www.youtube.com/@hakkdergahitv8618 * Facebook, Hakk Dergahı muhabbet grubumuz: https://www.facebook.com/groups/244039227002241 * Fcebook, Hakk Dergahı Ilim Irşad sayfamız; https://www.facebook.com/profile.php?id=100057353323519 * WEB sayfamız, Alevilikte Inanç-Seyyid Hakkı; https://www.alevilikte-inanc.de/ * Facebook, Seyyid Hakkı özel sayfamız; https://www.facebook.com/SeyyidHakkiAL/ Aşk ile Canlar...