Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. Seyyid Hakkı, 1965 Dersim doğumlu ve Ehli Beyt yazarı, Seyyid Seyfettin Ocağı evlatlarındandır. Aşk ile Canlar...
Seyyid Hakkı
Seyyid Seyfeddin Ocağı

ANASAYFA


Hakk ile hakikat yolunda, insandan ilim-irfan sorarlar...
Ilim ışığı, rehberimiz olsun.
 

Neden ilim irfan?
Çünkü insanı bilgi karanlığından kurtarıp marifet ehli yapan ilimdir. Kavrama, anlama vasfına ulaştıran yegâne araç ilimdir. Dolayısıyla ilim Mürşid ve ilmin ışığı da Rehber konumundadır.
 

Demek ki Hakk ile hakikat yolunda insana, Mürşid ile Rehber gerekiyormuş. Mürşid, Hakk ile hakikat ilmiyle kendini donatmış, irfanıyla olgunlaştırmış ve ışığıyla insanların kalbini nurlandıran hal ehlidir. 

Hal ehli olan Erenler insanların yarasına melhem, derdine derman ve çaresizliğine çözüm olandır. Yani umut kapısıdır. Umut olduğu müdetçe yaşam devam ediyor demektir. Ancak umudun olmadığı yerde, yaşamın olması da söz konusu değildir. 

Tıpkı balık ile su gibidir. Çünkü balığın umudu sudur. Diğer bir deyimle balığı yaşatan sudur. Su olmazsa balığın yaşaması mümkün değildir. Anlaşıldığı gibi insanı Hakk ile hakikate ulaştıran Mürşid, ilim ile irfandır.  

Bu gerçeği dile getiren Ayetlerden bazıları…
Taha Suresi, 114. Ayette: “De ki, Ey Rabbim! İlmimi artır” buyrulmaktadır.

Bilindiği gibi ilim bitip tükenmeyen bir hazinedir. Daha önemlisi sadece sahibine değil diğer insanlara, canlılara ve insanlığa fayda verir. Hakk ile batılı birbirinden ayırmanın en önemli vasıtası ilimdir. Ilmin artması insana bir yük değil, tam aksine onu yücelten bir fazilettir.  

Yusuf Suresi, 22. Ayette: “Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz. Derken, ergenlik çağını aştığı zaman eğriyi doğruyu ayırmaya yetecek keskin bir muhakeme gücü ve derin bir kavrayış yeteneği bahşettik ona. İyilik yapanları, biz işte böyle ödüllendiririz“ buyrulmaktadır. 

Taha Suressinde de buyrulduğu gibi, kavrama ve anlama hikmetine ulaşmada ilmin önemi vurgulanmıştır. 

Duhan Suresi, 32. Ayette: „Andolsun, Biz onları bir ilim üzere alemlere üstün kıldık“ buyrulmuştur. Üstünlük insanoğlunun aklını olgunlaştırarak anlama ve kavrama yeteneğini güçlendirerek bilgisizlik bataklığından kurtulup olgunluk mertebesine erişerek ilim ehline dahil olmaktır. diğer bir deyimle insanlık için, bir iz bırakmaktır. 

Sonuç itibariyle Ayetlerde de görüldüğü gibi insanı, Hakk ile hakikate ulaştıran ilimdir. Ilimden başka birşey değildir. Zahiri alemde ilmi yansıtan, ulaştıran sıfata Mürşid denilmiştir. Burada belirleyici olan, insanın kendisi değil sahip olduğu ilimdir. Ilmin sırrı, insanın ruhunda, aklında ve mantığında saklıdır. Insanın üstünlüğü de onun sahip olduğu ruhu, aklı ve mantığıdır.
Üstünlük vasıflarına ermiş Erenlerin demine Huu…
 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu-AABF’nin, Alevilik tanımı ve bugünkü konumu... 

AABF’nin, Aleviliği islamın dışına çıkarmasının sebebi...
Konuya tam manasıyla hakim olmak için önce AABF’nin, Alevilik tanımını ve akabinde Aleviliği islamın dışına çıkarmaya kalkan zihniyetin amacını, gayretini anlatalım.
 

31 Mayıs 1998 tarihinde, Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu(AABF) tarafından yapılmış olan Alevi inancının tanımını...
Alevilik; Allah Muhammed Ali kutsallığını kalbinde taşıyan, Şahı Merdan Ali’nin adeletinden ayrılmayan, temelinde insan sevgisi bulunan, her dine, mezhebe, inanca sayğı duyan ve hoş görüyle bakan, dil, din, ırk, renk farkı gözetmeyen, eline diline beline sahip olma ilkelerini şart koşan ve buna Musahiplik kurumu ile gerçekleştiren, gelmek isteyen inançlı insanları çatısı altına alarak manevi ihtiyaçlarını gideren, insanları yaşadıkları toplumda kendi istekleriyle kendi kendilerini yarğılamalarını sağlayan, eşitlikçi, katılımcı, paylaşımcı düşünceyi savunan, şeriatın bağnaz kurallarına bağlı olmayan ve onu red eden, Islam Dini,ni kendine göre -Sünni inancının dışında- yorumlayan Aslı doğruluk, kemali dostluk, cevheri merhamet, görüşü eşitlik, hazinesi bilgi, meyvesi sevgi hamuruyla yoğrulmuş, Insan-i Kamil yani erdemli insan yaratmayı öngören, korkuyu aşıp sevgiyle Tanrı’ya yönelen, Enel Hakk ile insanın özünde Tanrıyı gören, yaradan ile yaradılan ikiliğinden Vahdet-i vucut’a yani Varlık Birliğine varan, ve ahlaklığı yaşamının temeline koyan, insanı yücelten, hamurunda hem ilahiliğin hem de irfaniliğin mayası bulunan, kişinin ahlak ve karekterli yaşam ilkelerini belirleyen, Dini şekil ve bicim olarak değil inanç olarak algılayan, dini bağımsız bir irade gücü ve batıni özelliğiyle evrimleştiren, akıl ve iman bütünlüğünde birleştiren ve tüm bunları kırklar Cemi’nden alınan ilhamla yürüten Canların inanç sistemidir.
Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu(AABF) PROGRAMI (31 Mayıs 1998)
 

AABF, bu doğru tanımdan sonra neden ve niçin Aleviliği islamın dışına çıkarma amacını gütmüştür...
Türkiye’de Devrimci hareketlerde bulunmuş bazı sözde devrimciler, 1975’lerden sonra nefesi Avrupa’da aldılar. Zaman içerisinde Avrupa’da Devrimci dernekler açtılar ve buralarda kendi düşüncelerini devam ettirmeye çalıştılar. Fakat başaramadılar ve başaramazlar da. Çünkü zihniyetleri, bedavadan insanların sırtından geçinmektir. 

Dolayısıyla bu başarısızlıkları sonucunda kendi çıkarlarına uygun Alevi inanç kurumlarını tespit ettiler. Velhasıl Alevi kurumlarına sızdılar, yer edindiler ve kendi ortamlarını oluşturdular. 

Alman devleti, inanç kuruluşlarına yardım ediyordu ve halen de etmektedir. 1980 li yıllarda Milli görüş islamın tek temsilcisi konumundaydı. Dolayısıyla Alman devletinin muhatabı, Milli görüş ve diğer azınlık inançların muhatabı da, Milli görüş oluyordu. Fakat Milli görüş, diğer inançları ya kabul etmiyordu ya da hiçe sayıyorlardı. Anlıyacağınız pastanın tümüne hakim olmak istiyorlardı.  

Ancak iyi hatırlıyorumki Alevi kurumları bu haksızlığı kabul etmedikleri gibi razı gelmiyorlardı. Bu rahatsızlıklarını Alman devletinin yetkili kurumlarına bildirdiler. 

Alman devletinin cevabı...
“Bu bizim sorunumuz değil, sizin sorununuzdur. Milli görüşle konuşup hal etmeniz gerekir” buyurmuşlardı.
 

Alevi kurumları, Alevilik ile Sünnilik bir değildir. Derin farklılıklar vardır diye itiraz ettilerse de Alman devleti, “Bizim vereceğimiz yardımdan birebir faydalanmanız için, farklı bir inanç olmanız veya olduğunuzu ispatlamanız gerekir” buyurmuşlardı. Hatırladığım kadarıyla o zaman verilen para yardımı 50 000 DM-Alman Markı idi.  

Alevi kurumlarına sızmış olan sözde Devrimci şahıslar bunu bir fırsat bilerek Alevi inancını islamın dışına çekmek için olağanüstü çaba gösterdiler. Bu çaba, 2000 li yıllarda baş gösterdi. Halkın rahatsızlığı, halkın manevi değerleri kendilerinin umurunda değildi. Onların çabası, gayesi Alman devletinden o parayı almaktı. Bunun için de halkın değerlerini tarumar etmeye, insanların umudunu para pula peşkeş çekmeye kararlıydılar. Böylece ok yaydan çıktı ve bugüne gelindi.  

Aynı zihniyet günümüzde Türkiyede’de baş göstermiştir. Deyim yerindeyse Aleviliği bölüşmeye kalktılar. Pir Sultancılar, Serçeşmeciler, vs. vs. Devlet yöneticileride hemen devreye girerek kendi Aleviliğini oluşturmaya çalıştılar. Menfaatçıların iştahını kabartacak maaşlı dedeler, Siyasi Alevi kurumlarını oluşturdular ve para zoruyla Aleviliği asimile etmenin yolu açılmış oldu.  

Görülen odur ki mevki, makam, para pul için yani geleceklerini garanti altına almak ve Devletin Alevisi olmakta yarış başlamıştır. Allah islah etsin. 

Sonuç itibariyle AABF-Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu’n ve Türkiyede’ki yapay Alevi oluşumların derdi, din veya inanç değil menfaat olduğu aşikardır.  

Bu yanlışlık 1970’lerde de yapıldı ve 1980’li yıllarda takriben 12 Fraksiyon Hollanda’da toplanarak Alevilere yaptıkları haksızlık ötürü Alevi halkından özür diledirler. Bundan eminim ki bugünkü zihniyette aynı hatayı tekrarladıkları için onlar da elbet birgün Alevi halkından özür dileyeceklerdir.  

Dolayısıyla bugünkü AABF’nin ve Türkiye’deki yapay Alevi oluşumlarının inanç tariflerine bakıldığı zaman tamamen bir iki yüzlülük yaşanmaktadır. Yukarda belirttiğimiz gibi bunun tek amacı Dünya malı, parası ve puludur.  

Menfaat için Alevi inancının değerlerini tarumar edenlere soruyoruz...
Iki günlük Dünya hayatınızda para pul için insanların manevi değerlerini tarumar etmek, tutundukları dalı kesmek, balık misali susuz bırakmakmaya değer mi???

Aşk ile, ikrarına bağlı yolunu sürenlerin demine Huu…

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Nazarın dinde yeri var mıdır?

Nazar, Arapça bir kelime olup “bakmak, kötü niyetli bakış” anlamlarına gelmektedir. Nazar, aynı zamanda “Kem göz” anlamındadır. 

Nazar, yaratılmış canlı varlıkların başına olumsuzlukların gelmesine neden olduğuna inanılan bakıştır. Dolayısıyla bu kem göze karşı korunmak amacıyla okunan dua anlamında bir terimdir.

Allah, kötülüğü istemediği gibi yaratıklara zarar verilmesini de elbetteki istemez. Dolayısıyla kem gözlülük, Allah’ın hükmü değildir. Kişinin, kendi kişiliğiyle alakalıdır. Inanışa göre Nazarın kaynağı, doğa üstü güçler yardımıyla gerçekleşen bir faaliyettir. 

Diğer bir deyimle insanın iç Dünyasında uyuyan güçler vardır. Bu güçler uyandığında, insan üstü bir negatif enerji güçü meydana gelmektedir.  

Felak Suresi, 5. Ayette De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.” Bir de kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden!”  

Felak, sabah aydınlığı demektir.
Ayette anlaşılması gereken Allah’ın yaratıkları kötü değildir. Yanlış düşünceden, yaklaşımdan, algıdan kötülükler oluşmaktadır. Dolayısıyla kötülüklerden sakınarak, korunarak, gözeterek iyiliğe yönelmek gerekir. Iyiliğe yönelen bir kişinin, kötülük yapma oranı çok azdır.
 

Kötülüklerden biri de kıskançlıktır. Kıskanan insan, kem gözlü olabilir. Kem gözlülükten ötürü, kendide beklemedik bir negatif enerji üreterek karşıdaki insana zarar verebilir. 

Kalem Suresi, 51. Ayette “O küfre sapanlar, Zikir'i/Kur'an-ı işittiklerinde az kalsın gözleriyle seni devireceklerdi. "Bu tam bir cinlidir” diye buyrulmaktadır. 

Kalem Suresi’nin 51. Ayet’inin anlamı içerisinde insanların kötü bakışlarından söz edilmektedir. Dolayısıyla kıskançlıktan ötürü oluşan negatif enerjiden yani kem gözlükten kendini korunmak, sakınmak ve gözetmek gerekir.    

Bu iki Ayette tarif edildiği gibi nazarın yani kem gözlülüğün mahiyeti ve keyfiyeti kesin olarak bilinmemekle beraber, göz bakışıyla olumsuz etkiler meydana getirildiği dinen de kabul görülmüştür. 

Sonuç itibariyle negatif enerjinin bir noktada toplanmasıyla birlikte, manevi anlamda insan üstü olumsuz bir negatif enerji gücü ortaya çıkar. 

Ya Allah!
Sen esirgeyen ve bağışlayansın, duaları kabul edensin.

Hasetci, art niyetli kem gözlerden sana sığınırım.

Allah Allah.
 

Ehli Beyt Yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=


Ilim tarlasına, bir tohum olup düşmek insanlık için umuttur... 
Ilim tarlası, insanın kendi aklıdır. Tohum ise, aklın olgunlaşması, gelişmesi, yetkinleşmesi için gerekli olan ilim ve bilgidir. Çünkü yaratmak, varetmek ve irade yeteneği itibariyle herşey bilgiye bağlıdır.
 

Ruhsal enerji yaşamı sağlar, Duygusal enerji ayakta tutar ve akıl enerjisi ise, ne yapacağını planlar.  

Dolayısıyla sağlıklı bir ruh, olgunlaşmış ve yetkin hale gelmiş bir akıl, alemdeki mevcudat için paha biçilmeyen manevi bir değerdir. Çünkü bu değer, maddiyatla elde edilebilecek bir değer değildir. Paha biçilmeyen bu manevi değer, ilim ve bilimdir.  

Ruh, sözlük manası…
Bedende bulunan yaşamın özü, canlılığı sağlayan, maddesel olmayan ve ölümsüz konumda olan manevi cevherdir. Diğer bir deyimle ruh, candır.
 

Ruh, inançsal manası…
Insanın kendi özü, maneviyatı. Tekrardan öze ulaştıran, ruhun kendisidir. Varlık Birliği yani Allah, Evren, Insan sistemidir.
 

Belli bir yaştan sonra insan ana, baba, çevresinin etkisinde ve onların fikirlerinin tesiri altında bir yön alır. Sonra beden, nefs ve biyolojik yani kirli madde alemi ile ilişkisini arttırdıkça nefsini duygulara meyil edip onlarla fazla uğraştıkça, cisimleşmeye başlar. Cismani ruhun en tehlikelisi, onun tamamen cisimleşmesidir.  

Tamamen cisimleşen bir ruh, elbetteki helak olur. Dolayısıyla bu gibi ruhlar cezalandırılırken kutsal yani olgunlaşmış, erdemleşmiş ruh ise mükafatlandırılır. 

Ruhun kabiliyetlerinden, bir kaç örnekler…
Şuuruyla kendini fark etmek-farkına varmak, aklıyla idrak etmek-anlamak, vicdaniyle tartmak-karar vermek, hayal güçüyle planlamak-uygulamak, hafızasıyla bilgi toplamak-depolamak, kalbiyle sevmek-sevilmek, vs. Bundan dolayıdır ki kişinin dünya yaşamında yaptıklarından sorumlu tutulan ruhtur.
 

Dolayısıyla insan Hakk’a yürüdükten sonra ödüllendirilen veya cezalandırılacak olan bedenin kendisi değildir, ruhtur. Allah, Adem’in yani insanın cesedini topraktan şekillendirdikten sonra ona kendi ruhundan üflemiş yani can dediğimiz ruh bağışlamış ve böylece Ademin bedeni kendisine bağışlanmış olan can sayesinde ete kemiğe bürünerek hayat bulmuştur.
Hakk ile hakikatin demine Huu…
 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

5-6 Mayıs, Hıdırellez bayramınız mübarek olsun...
Barışa, hoşgörüye, kardeşliğe ve dostluğa vesile olması dileğiyle. 

5-6 Mayıs gecesi, Hızır nebi ile Ilyas nebinin buluştuğu gündür. Baharın habercisi, doğanın renga renklere bürünmesinin işaretidir. Bu kutlu günlerin yüzü suyu hürmetine tutulan dilekler, okunan gülbenk ile dualar, gönüldeki muradlar kabul olsun.  

Pirimiz Hünkar Hace Bektaş-ı Veli‘nin evrensel dostluk, barış ve kardeşlik felsefesi tüm dünyaya hakim olsun. Mazlum insanların dayanışması, birlik ve beraberliği daim olsun.  

Hıdırellez bayramı; Insanların umut kaynağı olan yardım beklentisinde kendi kendilerini tatmin etmelerinin sonucundan doğan bu bayram, şükür ve şükranlarını ifade etme sevincidir. 

Çağırdım üçlere, sığındım beşlere,
Medet mürvet Pirim, sen himmet eyle.

Yetiş imdadıma, Bozatlı Hızır,

Ya Hızır, ya Hızır, ya Hızır ya Hızır,

Derdime derman ya Hızır...
 

Sağım solum zulüm, har içindeyim,
Öldüm de dirildim, yetiş güzel Şahım.

Yetiş imdadıma, Bozatlı Hızır,

Ya Hızır, ya Hızır, ya Hızır ya Hızır,

Derdime derman ya Hızır...
 

Yol içinde yolum, Muhammed Ali’dir,
Ol benim Şahım, Hakk ile Hakk’tır.

Yetiş imdadıma, Bozatlı Hızır,

Ya Hızır, ya Hızır, ya Hızır ya Hızır,

Derdime derman ya Hızır...
 

Seyyid Hakkı serim, yoluma kurbandır,
Dönemem yolumdan, ikrarım ikrardır,

Yetiş imdadıma, Bozatlı Hızır,

Ya Hızır, ya Hızır, ya Hızır ya Hızır,

Derdime derman ya Hızır...
 

Doğanın canlanması ve tekrar yaşamaya başlaması, bahar yada yaz mevsimimin gelişi dünyanın neresinde olursa olsun insan yaşamında önemli bir yeri vardır. Hıdırellez geleneğiyle ilgili olarak yaygın olan inanç, Hızır nebi ile Ilyas nebinin bir araya geldiği yani yeryüzünde buluştukları günün anısına kutlamaların yapılmasıdır. Diğer bir deyimle bereketi, varlığı, huzuru sembollize eden bir kutlamadır. 

Doloayısıyla Halkların inancına göre Hızır nebi, çok geniş bir coğrafyada görülmüştür. Bu nedenledir ki, görüldüğü her yerde: Hızır evi, Hızır çeşmesi, Hızır gölü, Hızır daşı, vs. gibi adlar verilmiştir. 

Hıdırellez veya Hızır Ilyas, bayramınız mübarek olsun. Insanlık alemi için barışa, hoşgörüye, kardeşliğe ve dostluğa vesile olması dileğiyle.
Aşk ile, insanı ölümsüz kılan ilmin sırrına varan ulu Erenlerin demine Huu…
 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Manevi değer ve kültürün önemi... 

Maneviyat, maddiyatın karşıtı olan bir kavramdır. Maddiyat elle tutabileceğimiz, görebildiğimiz nesnelerdir. Maneviyat ise elle tutamadığımız, gözle göremediğimiz fakat duyularımızla sezebildiğimiz soyut, ruhani ilahi kuvvettir.  

Manevi kültür ise toplumun örf, adet, gelenek, görenek, ahlak kuralları, inancı, fikirleri, düşünceleri, siyaset veya ideolojileri oluşturur. Kültür kavram olarak, bir çok anlamı vardır. Insanoğlunun, maddi ve manevi olarak yarattığı unsurlardır. Işte insanı, hayvandan ayıran temel özeliklerden biri de kültürdür.  

Örneklersek…
Insanın kendisi, maddidir fakat o insanın üstün ve yararlı nitelikleri olan karşılıksız yaptığı yardımlar, hayırlı işler, faydalı muhabbetler, öğütler, nasihatlar, karşılıksız sevmeler, vs. Bunlar da, o insanın maneviyatıdır. Işte insanı ölümsüz kılanda, bu manevi değerlerdir. Diğer bir deyimle bir insanın bedeni, maddidir. Ancak ruhu-aklı-kalbi ise, onun maneviyatıdır.
 

Ne yazık ki, iyi insanların manevi değeri, onları kaybettikten sonra anlaşılmaktadır. Tabii ki hiç bir insanoğlunun variyatı kimseyi pek fazla ilgilendirmez. Fakat ilgilendireçek olan, o insanın maneviyatıdır. 

Insan, tarih sahnesinde en fazla kalabilen millet şüphesiz ki, manevi değerleri toplumsal dokusunda en iyi şekilde barındırabilen milletlerdir. Sosyal dokuları zayıf olan toplumların, çöküş yaşadıklarına şahip olunmuştur. Dmek ki bir toplum, sadece maddi unsurlarla ayakta kalması mümkün değildir. 

Toplumları ayakta tutan, manevi değerlerin olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla birey, çocuklarını manevi ve ahlaki değerlerine bağlı yetiştiren toplumların çağın getirdiği yenilikleri gözardı etmeden onları dikkate aldığı takdirde, başarılı olmamaları için hiç bir neden yoktur.  

Sonuç itibariyle, kendi manevi değerlerimize sahip çıkmak zorundayız. Zorundayız diyoruz çünkü, bu bir zorunluluktur. Kendi manevi değerlerine, gelenek göreneklerine sahip çıkmayan, manevi gönül birliğini koruyamayan milletler tarumar olmak zorundalar.  

Tarih, bize bir gerçeği daha göstermiştir ki kendi değerlerine sahip çıkmayanlar, başkalarının manevi değerlerine, gelenek ve göreneklerine sahip çıkmak zorunda kalmışlardır.  

Her şey mal mülk değildir maneviyat da lazım,
Ruhumuz için gerek yoksa kalırız yarım.
 

Istersen maddeye koş yine de aç kalırsın,
Ruh madde ile doymaz buna inanmalısın.
 

Mutlu kul olmamıştır altın dolu kafeste,
Ah eski halim dersin verdiğin son nefeste.
 

Bu yüzden hep uzaklaş maddiyat düşünmekten,
Ve sakın hiç ayrılma manevi değerlerinden.

Mehmet Tevfik
 

Gelin kendi değerlerimize sahip çıkalım, kendi manevi değerlerimize yabancılaşmadan yarınlara taşınmasını sağlayalım. Birilerin tarumar etmesine de müsade etmiyelim.
Aşk ile, ikrarına bağlı yolunu sürenlere selam olsun...
 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Emeğin ve Emekçinin bayramı, 1 Mayıs kutlu olsun...
Uluslar arası işçi, emekçi, birlik ve dayanışma sembolü olan 1 Mayıs’ın; Yüzyıldan fazla bir süre önce, Amerikan Emek Federasyonu’nun „sekiz saat 1886 Mayıs’ının biri itibariyle yasal günlük çalışma suresi olmalıdır“ ifadelerini taşıyan tarihsel önergeyi kabul etmesi ile başlamıştır.
 

Dayanışma ve emeğin sembolü olan 1 Mayıs, 36 kişinin hayatını kaybettiği yaklaşık 130 kişinin yaralandığı gün, tarihe Kanlı 1 Mayıs adıyla geçmiştir. 

1 Mayıs tarihçesi; Emek, emeğe saygı ve işçi haklarını içermektedir. Bu hakların elde edilmesinde kaç kişinin emeği ve kanı vardır. 

Umut ile koşarak hayata, 
Işçi ve emekçinin peşinde, 
Kanmadan, yılmadan, umuda, 
Kutlu olsun bir mayıslara. 

Işçiler emekçiler el ele, 
Yürüyecek tek yüreklere, 
Dolacak meydanlar can cana,
Kutlu olsun tüm emekçilere. 

Bir mayıs emekçilerin bayramı, 
Yürekler coşkun sarıyor umutları, 
Coşkun haykırışlarla doldurarak alanları, 
Kutlu olsun emekçi bayramı.
Selçuk Şen
 

Işçi hakları ve emeğe saygının dünyada hak ettiği yeri alacağını umut ediyoruz. Birlik ve dayanışma inancı ile; Emek, barış ve özgürlük mücadelesinde tüm ezilenlerin 1 Mayıs-Emek ve Dayanışma bayramı kutlu olsun.  

Iş, ekmek ve özgürlük için 1 Mayıs emeğin, emektarın, alın teri döken Dünya emekçilerin ve dayanışma günü kutlu olsun. Yazıklar olsun kul hakkı çalıp yiyenlere, selam olsun alın teriyle kazanıp yaşam mücadelesi veren mazlum insanlara…  

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

Bilgisizlikten ilme, ilimden kemalete giden yol…
Bilgisizlik eğitimsizlikten, eğitimsizlik eğitimden ibarettir. 

Birlikte yaşadığımız insanları anlamak, hayatımızın manasına varmak, kendimizi tanımak, eksiğimizi görebilmek ve hayatımızın manasına varabilmek için önce kendimize zaman ayırmalıyiz. 

Bu konu da Pir Hünkar; „Ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır“ demiştir.
Yol ulularımızın buyurduğu gibi geleceğimizin aydınlık olabilmesi için okumalıyız, araştırmalıyız, ilmi muhabbetler yapmalıyız ve ilim irfan sahibi olmalıyız. Ilim irfan sahibi olduğumuzda önce kendimize sonra da çevremizdeki insanlara faydalı olabiliriz.
 

Ilim eksikliği, bilgisizlik ve sabırsızlık başarıya ulaşmamızın önünde en büyük engeldir. Sadece dilde ben Aleviyim, iyi bir insanım demek veya iyi niyetli olmak yetmiyor. Çünkü iyi bir Alevi veya iyi bir insan olabilmek için gayret etmek, çaba göstermek, emek vermek, yaşamak, yaşatmak ve hatta bedel ödemek gerekiyor.  

Ne yazık ki bir çok canımız, ben Aleviyim diyor. Fakat Aleviliği yaşamadan, manasına varmadan sadece dilde, sözde Aleviyim diyormuşuz. 

Ilim nedir?
Ilim sözlük anlamı; Bilmek, şuurda hasıl olmak, sağlam ve kesin bir biçimde, bir olayın gerçeğini bilmek“ gibi anlamlara gelir. Kelam/inanç ilminde, zahir ve batın olaylara uygun olan kesin inanç bilgisidir. Akli ve hissi yani duyulara dayalı mevzuuna giren, yanılmaya ihtimal vermeyen ve her olayın tanımasını sağlayan sıfattır. Ilim kalp ve tasdik yani akıl ile alakalıdır.
 

Ilmin faydaları…
Ilim bitip, tükenmeyen sonsuz bir hazinedir. Ilim sadece öğrenen kişiye yani sahibine değil tüm insanlık ve canlı alem için faydalıdır. Çünkü doğru ile yanlışı birbirinden ayırmanın en önemli vasıta ilimdir. Ilim, insanların yücelmesine vesile olan bir fazilettir.
 

Kişiliğimizi ve hayatımızı etkileyen faktörler…
Içinde yaşadığımız çevresel faktörler, neler yaratabiliyor?

Nerede doğduğumuzu, hangi inanca sahip olduğumuzu, hangi dili konuştuğumuzu, hangi örfe, geleneğe, göreneğe, kültüre sahip olduğumuzu ve belli bilgi ekseninde yetişmemizle birlikte bu kalıpların içinden çıkmamızı zorlaştırır.
 

Lakin bunlar, tabu kalıplar değildir. Kişisel eğitimle, belli kalıplardan çıkıp Evrensel düşünüp, Dünya insanı olmamız mümkündür. 

Konunun önemi bakımından ötürü Ailesel, kişisel ve yol faktörü olarak üç yönden ele alabiliriz…
1. Konu, Ailesel faktör…

Anne, Baba, Aile fertlerinin ilmini, bilgisini ve birikimlerini toplayıcı olmamızdan ibarettir.
 

Anne ile Baba eğitimleri, bilgileri aynı zamanda toplumsal duruşları, inançları bizlerin yaşamını etkilemiştir. Örneğin Kürtçülük, Türkçülük, memleketçilik, ulusalcılık, siyasi ile ideolojik görüşler, aile bağları, ar namus anlayışları bizi olumsuz etkilemiştir. Ancak bu olumsuz etkilemelerin yanıbaşında, elbetteki olumlu etkilemelerin payı da büyüktür.  

2. Konu, kişisel faktör…
Faydalı ve iyi bir insan olabilmek için kötülüklerden, kötü huylardan arınmakla birlikte iyi olan her türlü etkenleri hayatımıza uygulamakla mümkün olabilir.
 

3. Konu, yol faktörü…
Yol faktörü, çok derin ve aynı zamanda önemli bir faktördür. Çünkü Alevi yolu, insanlk yoludur. Dolayısıyla sorgu sual, eğitim, özünü dara çekmek, kötü huylardan, alışkanlıklardan arınma, kendini bulma yoludur. Önemli yönü ise, kötü yolları kapatır ve iyi yolları açar.
 

Iyi yolda yürüye bilmek için yol ulularımızın öğütlü sözlerinin, verilen mesajların manasına erebilmek için aklımızı olgunlaştırmamız lazım. Bunun için de okumamız, araştırmamız ve sorgulamamız gerekecektir.  

Sonuç itibariyle Alevi tolumu olarak okuyarak, araştırarak, sorguluyarak aydın ve ilerici insanlar olabiliriz.
Aşk ile, ilim ışığı klavuzumuz olsun…
 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=


Gönül rızalığıyla lokma veren el, boş dönmez...
Gönül, rızalık gösterir ve elde rızalık lokmasını verir. Lokmayı alan insanlar, mükâfat olarak hoşnutluğunu dile getirerek temeni ve dilekte bulunurlar.
 

Rızalık, iyi niyeti ve iyi niyet de iyilik yapmayı gerektirir.
Çünkü Alevi inancının yaşam felsefesinin temel ilkesi rızalıktır. Rızalık olmadan bir yaprak dahi yerinden oynatılmaz.
 

Allah’ın rızasını, hoşnutluğunu kazanmak, gönüldeki imanı güçlendirmek ancak insanlık yolunda hizmet etmekle mümkündür. 

Bakara Suresi, 265’ci Ayette; “Mallarını Allah’ın rızâsını kazanmak ve gönüllerindeki imanı kökleştirip sağlamlaştırmak için harcayanların durumu, bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir bahçeye benzer ki, bol yağmur yağdığında ürününü iki kat verir. Hatta yağmur yağmasa bile az bir çisileme ona yeter. Allah, bütün yaptıklarınızı görmektedir“ buyurmaktadır. 

Ayette buyrulduğu gibi Rızalık; Tanrıdan gelen her şeyi gönül hoşluğuyla karşılamak, Tanrının hoşnutluğunu kazanmak, Kişinin kendi özüyle hesaplaşmak, Eline Diline Beline sahip olma dumudur.

Dolayısıyla imanın kudretini, hikmetini kalplerde iyice kökleşmesini sağlamak ve mükkemel bir toplumun oluşmasında Ele Dile Bele sahip olmanın ahlak ilkesinin manevi önemi büyüktür. 

Çünkü toplumun huzur ile güven içinde yaşıya bilmesi ve toplumun birbiriyle barışık olabilmesi için, toplum bireylerinin Eline Diline Beline sahip olmasıyla mümkündür. 

Kendi içinde huzur ile güveni sağlamış bir toplum kazancını, rızkını, alın terini, emeğini, rıza lokmasını birbiriyle paylaşır, birbirini sahiplenir, birlik ile beraberlik pekiştirilir ve gönül birliği sağlanmış olacaktır. 

Ikiliğin yok olduğu, gönüllerin birlendiği bir toplum bireylerinin ayağa kalkması, hizmet etmesi, gönülleri feth etmesi ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanması kaçınılmaz olacaktır. Işte bu duruş, Alevi inancındaki Rıza şehrinin temel kuralıdır. Yani mıhenk taşıdır. 

Ayette örnek verilmiş olan “Güzel bahçe”, Alevi inancındaki Rıza şehridir.
Rıza şehri; Sömürü yerine dayanışma, senlik benlik yerine ortaklaşa yani canı cana malı mala katarak, razılık ile rızalık ilkesi doğrultusunda barış, huzur ve hoşgörü içinde öngörülen yaşam felsefesidir.
 

Onurlu yaşamak için bir tek yol vardır o da, insanlık yoludur. Çünkü insanlık yolunda mezhepçilik, tarikatçılık, ırkçılık, ötekileştirmecilik, hor görmecilik, vs gibi unsurların yeri yoktur. Insanlık yolu, ayrışmayı değil birliğin ve beraberliğin yoludur.  

Velhasıl bir bütün olarak nimmet lokmasından tutalım ilim lokmasına kadar eğer tüm lokmalar birbirine katılırsa, iyi niyetle paylaşılırsa o zaman manevi huzura varılır. 

Dolayısıyla lokma iyi niyettir, bir elden alıp bir elden vermektir, mükâfat kuldan değil Hakk’tan beklemektir, razılık ve rızalıktır. Lokmanın büyüğü, küçüğü yoktur. Gönül ne dilerse odur.
Iyi niyetle manevi huzura varanların demine Huu...
 

Ehli Beyt yazarı ve Seyyid Seyfeddin Ocağı evlatlarından,
=Seyyid Hakkı=

 

Alevilikte Inanç - Seyyid Hakkı sayfamızı önerelim ve yönlendirelim. * YouTube, Alevilikte inanç-Seyyid Hakkı kanalımız: https://www.youtube.com/user/YediDeryaSohbeti62 * YouTube, Hakk Dergahı TV kanalımız: https://www.youtube.com/@hakkdergahitv8618 * Facebook, Hakk Dergahı muhabbet grubumuz: https://www.facebook.com/groups/244039227002241 * Fcebook, Hakk Dergahı Ilim Irşad sayfamız; https://www.facebook.com/profile.php?id=100057353323519 * WEB sayfamız, Alevilikte Inanç-Seyyid Hakkı; https://www.alevilikte-inanc.de/ * Facebook, Seyyid Hakkı özel sayfamız; https://www.facebook.com/SeyyidHakkiAL/ Aşk ile Canlar...